Göbeklitepe
Mutlaka görülmesi gereken yer Göbeklitepe. Dünyanın bilinen en eski kült yapılar topluluğu. Anadolu’nun insanlık tarihindeki ilk yerleşim yeri.
Göbeklitepe, günümüzden 12 bin yıl önce inşa edilmiş, etrafında yerleşim bulunmayan, altı tanesi yüzeye çıkarılmış ve toplam yirmi tane tapınak.
Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık olarak 15 km. kuzeydoğusunda, Örencik Köyü yakınlarında.
Çiftçi Mahmut Kılıç 1983 yılında tarlasını sürerken bulduğu oymalı taşı müzeye götürür. Müze yetkilileri eseri sıradan bir arkeoloji bulgusu olarak tanımlarlar ve Urfa Müzesi’nde sergilemesine karar verirler. Göbeklitepe Tapınağının hikâyesi bu şekilde başlar.
Bilinen en eski yapıttan (en eski tapınak Malta’da ve yaşı 5000. Ayrıca Stonehenge'den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha yaşlı...) 7500 yıl daha eski olan tapınak insanlık adına oldukça önemli ve değerli.
Buğdayın ilk yetiştirildiği yer.
Göbeklitepe'nin inşa edildiği dönemde insanoğlu bitki toplayan ve hayvanları avlayan küçük gruplar halinde sürekliliğini sağlıyordu. Kayalık bölgelerden, büyük sütunların ve ağır taşların el arabaları ve yük hayvanları olmadan 2 kilometre taşınarak Göbeklitepe'ye getirilmesi için muhtemelen tarihte insanların ilk defa bu kadar kalabalık bir şekilde bir arada olması gerekmişti.
Göbeklitepe, yıllardır tarih derslerinde öğretilen "göçebe toplulukların tarımı öğrenerek yerleşik hayata geçtiği yani yerleşik hayata geçişin çiftçilik ve hayvancılığın ortaya çıkışıyla birlikte gerçekleştiği " tezini de çürütüyor. Avcı ve toplayıcı toplulukların Göbeklitepe gibi dini merkezlerde sürekli olarak bir araya gelmelerinin sonucunda yerleşik hayata geçilmiştir. Kalabalık toplulukların ibadet merkezine yakın olma arzusu ve çevrede bu toplulukların ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde yeterli kaynak bulunmamasından dolayı insanlar tarıma yönelmişlerdir. Yani tarım yerleşik hayatı getirmemiş, dini mabetlerin etrafında kalma arzusu sonucunda yerleşik hayat tarımı getirmiştir.
Çapları 30 metreyi bulan yaklaşık 20 yuvarlak ve oval yapının ortasında 2 adet “T” biçimli, 5 metre yüksekliğinde, kireçtaşından bağımsız sütun yer almaktadır. Bunlar: mimarlık tarihinin başlangıcı olarak kabul edilmektedirler.
Devasa boyutundaki dikmeler 10-30 metre çapında dairesel düzenlemeler halinde yerleştirilmiş ortada da birbirine bakacak şekilde konumlanan iki dikme yer alıyor. Bu dairesel yapılardan 20 adet olduğu varsayılmaktadır ama 200 kadar taş dikmeninde ortaya çıkması bekleniyor.
Boyları 3 ile 6 metre arasında değişen T biçimindeki sütunların stilize edilmiş insan figürleri olduklarını düşünüyor. T biçimindeki sütunların ağırlıkları 40 ila 60 ton arasında.
Boğa, yaban domuzu, çöl varanı, turna, leylek, yılan, akrep, yabani koyun, örümcek tilki ve yaban ördekleri en sık görülen hayvan tasvirleri ve taşlar üzerine kazılan bu hayvan tasvirlerinin yanında üç boyutlu kabartma şeklinde yapılan ve bunlardan en önemlisi T biçimindeki sütunun yan tarafından aşağı doğru iner biçimde tasvir edilen aslan kabartması.
Ayrıca ‘H’ ve ‘O’ harflerine benzeyen figürler o dönemde henüz hayvanların evcilleştirilmediğini ortaya çıkarmaktadır.
Bulgular taş devri insanlarının bira içtiğini de gösteriyor. Kazılarda şu ana kadar en büyüğü 160 litrelik kapasiteye sahip kireç taşına oyulmuş, altı bira varili, Bulgular insanoğlunun ekmek için değil, bira uğruna tarıma başladığına, bunun da ilk kez Urfa’da gerçekleştiği söylüyor.
Tapınak kalıntılarındaki zeminlerinin özellikle sıvıyı geçirmeyecek şekilde yapılması sıvı (kan, su, alkol vb.) eşliğinde dini törenlerin gerçekleştirdikleri fikrini oluşturuyor. Kesin olmamakla birlikte, dünya tarihinde, ilk kez “insan kurban etme” töreninin burada yapıldığı tahmin ediliyor.
Göbekli tepede, kazılar sonucu ortaya atılan en çarpıcı iddia: Adem ve Havva’nın yasak elmayı dişledikleri “Cennet Bahçesi” nin burası olabileceği tezidir. Kazı çalışmaları yapan arkeologlar: Göbeklitepe’nin “Cennette” bir tapınak olduğuna inanıyorlar. Çünkü: burada çok sayıda nadir bulunur ve tuhaf sürüngen resimleri göze çarpıyor. Bu genişlikte hayvan kabartması ve yelpazesinin dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmadığı biliniyor.
Öte yandan: burada yaşayan insanların, dünya üzerinde “varoluş” nedenlerini soruşturan ilk insanlar oldukları düşünülüyor. Bu tapınağı yananlar: yeryüzünde ilk kez “evren nedir, biz niye buradayız” sorularını soran kişilerdir.
Göbeklitepe şu an Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor.
Göbeklitepe'ye gelmişken Urfa'ya uğrayıp Balıklıgöl'e uğramadan olmaz. Balıklıgöl–Aynzeliha ve Halil-Ür Rahman GölleriŞanlıurfa şehir merkezinin güneybatısında... İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü kalenin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim'e karşı serin ve selamet ol" emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içerisine sağ olarak düşer. İbrahim'in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut'un kızı Zeliha da İbrahim'e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha'nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Her iki göldeki balıklar halk tarafından kutsal kabul edilerek yenilmemekte ve korunmaktadır.
Başka ülkeleri ne kadar çok görürsem, kendi ülkemi o kadar çok severim.
Madame de Stael