Yeditepe Roma
YEDİTEPE ROMA
12. gün artık Roma’dayız. İkinci gelişim ama yine çok keyif aldım. Gezecek, görecek o kadar çok yer, tadacak o kadar çok lezzet var ki, keyif almamak, sıkılmak mümkün değil.
İtalya’nın başkenti, Lazio bölgesinin en turistiği Roma; yüzlerce tarihi kalıntısı, sanat kokan sokakları ve lokal renkleri ile hepimizin bir gün mutlaka uğramak istediği en güzel şehirlerden biri. 3,5 milyonu aşkın nüfusu ve geniş yüzölçümü ile dünyadaki en büyük başkentler sıralamasında en tepede olan şehir; iki bin yılın üzerindeki tarihinde UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan birçok eser, müze, anıt ve alana ev sahipliği yapıyor. Şehrin Katolik mezhebinin ruhani lideri olan Papa’nın evininde Vatikan’da olması sebebiyle de en çok ziyaret edilen başkentlerden biri.
Domus Aurea, M.S. 64 yılında, Esquiline tepesi eteklerindeki Aristokratlara ait evlerin yanmasıyla mülklerini kaybetmelerine neden olan korkunç bir yangın felaketi yaşanmış. Ancak bu durum, sanat tutkunu ve çılgınlıkta sınır tanımayan İmparator Neron’a hayalini kurduğu saraya sahip olma fırsatı sunmuş. Böylece ortaya Domus Aurea ya da dilimizdeki karşılığı ile Altın Saray çıkmış. Neron’un keyif sarayı;
Palatine, Esquilline ve Cello tepeleri arasında kalan alanı kaplıyor. Hayattan zevk almayı öncelikli amacı olarak belirleyen Roma imparatoru, sarayın yapımında şatafata önem verilmesini emretmiş.
Sonuç ne mi olmuş? Dört bir yanı fildişi ve mermer kaplı, konukların üzerine parfüm ve gül yaprakları dökülmesini mümkün kılan tavanlara sahip bir yapı ortaya çıkmış. Tabii sarayın içerisi kadar bahçesine de önem verilmiş. Etrafına çok sayıda suni göl inşa edilmiş.
İmparator Neron’un altın evi olarak bilinen bu alan; Colosseum’un 25 katı büyüklüğünde. Günümüzde 250 odalı villanın çok az bölümü ayakta kalmış onu da kapatmışlar. Görme şansım olmadı. Neron, duvarları tarihsel söylentiye göre altın ve sedefle kaplatmış, M.S 68 yılında da intihar ederek yeni evinin keyfini pek sürememiş.
Roma’nın gladyatör arenası, kendi döneminin en büyük stadyumu Colosseum yani Kolezyum, Flavianus Amfitiyatrosu M.S. 72’de tamamlanmış dev bir şaheser. 188 metre uzunluğa ve 156 metre genişliğe sahip.
Bugün kullandığımız Kolezyum kelimesinin kökeni Colossus‘ tan yani Antik Yunan dilinde “iri, devasa” anlamından gelmekte. Gladyatör kelimesi de ; bir Roma savaş kılıcı olan “gladius” tan.
Yapı farklı bir anlayış ile iç içe geçmiş iki duvardan oluşmakta. 80 kapısı sayesinde sadece 5-10 dakika içinde tüm arena boşalabiliniyormus. Traverten taşından yapılmış olan devasa yapının dış cephesi mermer ile kaplı imiş. Bugün dışarıdan baktığınızda duvarlarda görülen delikler bu mermerlerin demir çubuklarla tutturulduğu yerler. Zamanla hem depremler sonucu bu mermerler yerlerinden çıkıp dökülmüş, demir çubuklar ise demirin değerli olduğu zamanlarda yerlerinden çalınmış. Elipsoid yapı, 50 bin seyirci kapasiteli olup 24.000 m2 alanı kaplamakta. Seyirciler sosyal statülerine göre taş koltuklara oturtulurmuş. Gladyatörler genelde suçlu, savaş esiri ve kölelerden olusmakta ve söylentilerinin aksine, tarihte Hıristiyan’ların aslanlara yedirildiğine dair kesin kanıtı bulunamamıştır. Yapı 2000’ li yıl başlarında kapsamlı restorasyona girmiş. Prens ve papalar buradaki değerli yapıtları söktürerek kendi saraylarında kullanmışlar. Geriye yıkık hücre bölgeler ve labirent görünüm kalmıs. Orijinal ismi ”Flavianus Amfiteatrı“ olan ve yüzyıllardan beri ayakta kalmayı başaran arena, Roma şehrinin bir simgesi.
Roma’nın bir başka simgesi Kolezyum’ın hemen yanı başındaki 26m genişliğiyle Konstantin Takı. Roma’nın bir tiranın elinden kurtuluşunu simgeliyor. 315 yılında Roma Senatosu ve halkın ortak kararı ile inşa edilmiş. Toplumun her iki tabakası da bu sayede Büyük Konstantin’in Maxentius karşısında elde ettiği zaferi onurlandırmak istemiş. Hatta bu zaferi anlatan kabartmalar, takın alt kısımlarına yerleştirilmiş.
Kemerin üzerinde Latinca bir yazı bulunuyor. Kemer üzerindeki en uzun yazıttır ve her iki tarafta da tekrarlanmıştır. İmparator Flavius Konstantin’e, senatoya ve Romalı insanlara hitaben yazılan bu yazıda devletin intikamının Roma ordusu ile alınarak buraya bir zafer takı dikildiğinden bahsediyor. Herbir yüzde 4 adet olan yuvarlak içindeki kabartmalar ise çeşitli avlara ve Herkül, Apollon, Diana ve Silvanus için yapılan kurban törenlerine işaret eder.
Kolezyum’un hemen yanında bulunan Foro Romano, antik Roma döneminde bir pazar alanı olan ve günümüzde, kalan önemli binaların ve yapılan sergilendiği bir yer.
Palatine, Capitoline, Esquiline tepeleriyle çevrelenmiş ve “cloaca maxima” adı verilen yer altı kanalıyla drene olarak bütünleşmiş Selçuk’taki Efes kalıntılarına benzeyen Roma antik şehrinin merkezi Forum vadisi ; M.Ö. 7. yüzyıl civarında yapımı başlamış ve o tarihten sonra bin yıl boyunca Roma şehir hayatının merkezi olmuş.
Roma İmparatorluğu, Forum’ dan yönetilmiş. Bu bölge, eski Roma medeniyetinin çevresinde geliştiği merkez. Şehrin ticari, idari, dini merkezi olmuş. Bu nedenle alanda birçok resmi bina görevi görmüş eski yapıya rastlanıyor. Parlayan mermerler, tapınaklar, mahkeme binaları, pazar yerleri ile şekillenmiş bir alan. Kentin yabancı istilasından sonra bu alan terk edilmiş. Forum Roma’nın bir ucu (doğu) Kolesyum bölgesi & Palatino tepeleriyle başlar, diğer ucu (batı) Piazza del Campidoglio bölgesi & Capitoline tepesiyle “Palazzo Senotorio“ da biter.
Daha sonra tabiat olayları, talanlar ve seller ile bölge, otlak hale gelmiş. 19. yy’ da kazılarla eserler yeniden gün yüzüne çıkarılmış. Bunlardan bazıları Curia (Senato Binası), Lapis Niger, Arco di Settimio Severo, Rostra, Colonna di Foca, Tempio di Saturno, Basilica Giulia, Tempio dei Castori (Kastor ve Polluks Tapınağı), Tempio di Cesare (Caesar Tapınağı), Casa delle Vestali, Tempio di Vesta, Tempio di Antonio e Faustina (Antoninus ve Faustina Tapınağı), Basilico di Massenzio ve Arco di Tito’ dur.
Antoninus Pius ve Faustina Tapınağı, MS 141 yılında inşa edilmiş. Ön taraftan 6 korint sütun ve yan taraftaki bir dizi sütun günümüzde hâlâ görülebiliyor. Forumdaki en iyi korunmuş tapınak.
Castor ve Pollux Tapınağı‘ndan günümüze kalan üç adet 12 metrelik Korint sütunu bulunuyor. M.Ö. 484 yılında diktatör Aulus Postumius’un oğlu tarafından inşa edilen orijinalin yerini almak üzere, MS birinci yüzyılda Tiberius döneminde yeniden inşa edilmiş. Kalan bu üç sütun Roma halkı tarafından ”Üç Kızkardeş” olarak biliniyor.
Yarı tanrı ikiz olan Castor ve Pollux’a adanmış olan tapınak, Latinlere karşı kazanılan savaşta, Roma’nın büyük zaferini onurlandırmak amacıyla inşa edilmiş.
Roma İmparatorluğu’nda senato ve halk geleneksel olarak zaferle dönen imparatorlar ve generalleri onurlandırmak amacıyla zafer takıları inşa ederlermiş. Bu 23 metrelik Septimius Severus Kemeri’de, Santi Martina e Luca kilisesinin karşısına, Septimius Severus ve oğulları Caracalla ve Geta’nın Part İmparatorluğu’na karşı kazanılan zaferin anısına inşa edilmiş. Kemer üzerinde bulunan dört derin mermer kabartma bu savaştaki olayları temsil ediyor.
Forumda ilk göze çarpan kalıntılardan biri olan Satürn Tapınağı, MÖ 497 yılında inşa edilen Cumhuriyet’in en önemli ve saygı duyulan tapınaklarından biriymiş. Ayrıca forumdaki ilk tapınak olan Satürn Tapınağı, Etrüsk kökenli olan fakat Romalılar tarafından ”Yüce Tanrı” olarak kabul edilen bir tanrıya adanmış.
Cumhuriyet döneminde devlet hazinesi bu tapınakta tutulmuş ve Satürnalya’nın yıllık kutlamaları da burada başlamış. Bu tapınağı, 8 iyonik sütunundan tanıyabilirsiniz.
Roma senatosunun buluşma yeri olan Curia, günümüze kadar en iyi şekilde korunarak gelmiş yapılardan biri. Bunun en önemli nedeni ise, bu tarihi yapının 7. yüzyılda kiliseye dönüştürülmüş olması. Hem dış hem de iç mekanı oldukça sade bir mimariye sahip olan Curia, toplamda 300 senatörü ağırlayacak şekilde tasarlanmış.
Antik Roma’nın en kutsal ve en önemli yapılarından biri olarak kabul edilen Vesta Tapınağı, ”Kutsal Ateş, Roma’nın en iyi ailelerinin çocuklarından seçilmiş 6 rahibe tarafından korunuyormuş (Vestal Bakireleri olarak bilinir). Tapınağın MS 193-211 yılları arasında inşa edildiği söyleniyor. 16. yüzyıla kadar en iyi şekilde korunduğu tahmin edilen yapı, günümüzdeki halini 1930’larda yeniden inşa edilerek almış. Vestal Tapınağı’na bitişik, yine Septimus Severus tarafından yaptırılmış olan Vesta Bakirelerinin Evi, avlusunda yer alan heykelleri ile dikkat çekiyor.
Forumda iki kalıntı eser var. Umbilicus Urbis Romae (Romanın geleneksel merkez yerini belirler) diğeri de Miliarium Aureum (şehirlerin Roma’ ya olan uzaklıklarının altın harflerle yazıldığı kilometre taşıdır)
Umbilicus Urbis ; Forum Romanum’un özel anıtıdır. O zamanki şehrin merkezini gösterir. Tahminen MS 2 yy. yapılmış. Umbilical Urbis Romae Mundus’un bir benzeri. Efsaneye göre Romulus, şehri kurduğunda yuvarlak bir çukur kazar ve yeni gelen halka geldikleri yerlerden toprak atmalarını söyler. İlk çıkan meyva da kutsanır. Mundus’ un yeraltı ve yerüstü kısımları vardır. Umbilical Urbis Romae tahminen yerüstü kısmıdır.
Tempio dei Castori (Kastor ve Polluks Tapınağı) ; Bir başka tapınaktır. Regillus Irmağı Savaşı (M.Ö. 495)’ nda elde edilen zaferdeki paylarından ötürü Zues ile Leda’nın ikiz oğulları “Kastor ve Polluks” adına inşa edilmiş. Batıya doğru az bir yol alınca , Roma senatosunun ikamet alanına ulaşıliniyor (Curia Julia). Burası S.Luca de Martina kilisesine komşu. Roma kanunlarının ve prensiplerinin çıktığı alan. Ön cepesi tuğladan yapılmış.
Via Sacra, Roma Forumu’nda geçen önemli kalıntıları ve yapıları birbirine bağlayan bir yol. Antik Roma'nın Capitol Tepesinden başlayarak en önemli dinsel yapıların bulunduğu Forumdan Kolezyum’a kadar uzanan ana cadde olarak da bilinir.
Palatino Tepesi mitolojiye göre Roma İmparatorluğu burada kök salmaya başladigi yermis. ikiz kardeşler Romulus ve Remus bir dişi kurt tarafından tepenin eteğindeki mağarada büyütülmüş. İlerleyen dönemde ise tepenin zirvesinde sonradan kudretli bir imparatorluğa dönüşecek medeniyetin temellerini atmışlar. Gerçi sonradan aralarına fesatlık girmiş ve iki kardeşin ilişkileri bir daha asla düzelmeyecek şekilde bozulmuş Hatta iş, cinayete kadar gitmiş.
Tepe ile Roma Forumu arasında yaklaşık 40 metrelik mesafe bulunuyor.
Palatino’da görebileceginiz kalıntılar:
* Augustus’un Evi
* Kibele Tapınağı
* Flavia Sarayı
* Farnese Bahçeleri
* Hipodrom Palatino’nu bitişiği (Via dei Cerchi caddesi ile sınırlanmış) yine geniş bir yeşil alandır (hipodrom alanı).
Roma Forumu ve Kolezyum biletlerinizi sakın atmayın. Çünkü onlarla Palatino Tepesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Yani ortak bilet uygulamasından yararlanabilirsiniz.
Circo Massimo eski Roma’ da, atlı araba yarış arenası ve kitlesel eğlencenin mekanı. Modern İtalyanca’da “Circo Massimo” olarak adlandırılmakta. 620 m. uzunluk – 120 m genişlikte bir meydan. Romani yani Roma oyunları olarak bilinen ilk spor faaliyetleri burada yapılmış. İmparator Traiano (Trajan) zamanında 180.000 kişilik kapasitesiyle ; zenginler için mermer, fakirler için tahta oturma yerleri ile at yarışları ve sportif karşılaşmaları seyretmek için kullanılan Circo Massimo, bugün Aventino ile Palatino tepeleri arasındaki vadide, çiçeklerle dolu bir piknik alanına dönüşmüş.
Popolo Meydanı’nındaki dikili taş Papa V. Sixtus döneminde Circo Massimo’dan sökülmüş.
Temple of Hercules (Herkül tapınağı), Mö 2 yy Yunan tasarımlı, Roma’nın en eski mermer anıtı 20 sütunlu yuvarlak yapısı var.
Zemin üzerine oturtulmuş Roma tarzında inşaa edilmiş dikdörtgen yapılı “Temple of Portunus” – Portunus tapınağı. (tapınakların oturduğu meydan Forum Boarium olarak adlandırılır).
Santa Maria in Cosmedin Bazilikasi, Romanesk mimarisi ve çan kulesi ile dikkat cekici. Yalnız bu kadar popüler olmasının altında yatan asıl etkeni, duvara asırlar öncesinde monte edilmiş bir mermer yuz oluşturuyor. Gerçeğin Ağzı (Bocca della Veritá) isimli, yalan söyleyenlerin elini ısırdığına inanılan dünyaca ünlü mermer, 6.yyda Roma kalıntıları üzerine kurulmuş sonrası Piazza della Bocca della Veritá meydanında kalmış ve 8. yüzyılda Tiber Nehri kıyısında yaşayan bir katolik yunan topluluğuna verilmiş olan romanesk Santa Maria in Cosmedin kilisesinin revağında 17. yüzyıldan beri asılı durmakta. 12 yy. söylentileri ile ; Mermer yüzün ağzına elini sokan eğer yalanı varsa, eli heykel tarafından ısırılıp kopartılması ile sonuçlanan öyküdür. Öykü günümüze kadar değişmemiş.. Heykelin bir lağım kapağı olduğuda söylenmektedir.
Beyaz perdenin Roma temalı yapımlarında kendisine sıkça yer bulan Venezia Meydanı. Kentin en gösterişli yapılarından Vittorio Emanuele II Abidesi’ne ev sahipliği yapıyor.
Abide, Birleşik İtalya Krallığı’nın ilk hükümdarını onurlandırmak adına 1885-1911 yılları arasında inşa edilmiş. Gerçi Altare della Patria’nın ihtişamını ortaya çıkartmak için Giuseppe Sacconi yönetimindeki ekip, II. Paul Kulesi de dâhil olmak üzere çevredeki birçok binayı yıkmış. Çatısında “Mahşerin Dört Atlısı” isimli heykelin bulunuyor.
Oldukça kalabalık ve hareketli olan meydanın sağındaki “foro traiano” caddesi üzerinde “Santissimo Nome di Maria al Foro Traiano (Santa Maria di Loreto)” kilisesi yer alıyor (Trajan sütunu yanı).
Traianus Sütunu (Trajan’s Column-Colonna)
MS 98’den hastalanarak öldüğü 117 yılına kadar hüküm süren Traianus, Roma İmparatorluğu’ nun sınırlarını en uç noktalarına kadar genişletmiş. Traianus’un, günümüz Romanya topraklarında yaşayan Dacialılara karşı açtığı savaş 19 yıllık hükümdarlığının dönüm noktası olmuş. Anıt bu zafere karşı yapılmış. İmparator Traianus’un bronz heykeliyle taçlandırılmış, 38 metrelik bir sütun. Bu sütunun etrafında Dacia seferleri anlatılıyor. Yapımı MS 113 yılında biten sütun bin 900 yılı aşkın süredir ayakta durmakta.
Meydanın batı tarafında yer alan Palazzo Venezia (eski Venedik elçiliği), sanat sergilerine ev sahipliği yapan bir Rönesans sarayı. Saray, 1455-64 yılları arasında, dönemin papa’sı için inşa edilmiş. Kimi zaman papalık konutu, kimi zaman da Venedik elçiliği olarak kullanılan saray, 1916 yılından bu yana devlete ait. Faşizm döneminde Benito Mussolini’nin karargâhı olmuş. Saray, balkonundan Mussolini’nin dinleyicilerine hitap etmesi ile de ünlü.
II.Vittorio Emanuele Anıtı'nın hemen güney bölümü Roma’nın 7 tepesinden en yüksek olanı “Capitol Tepesi”.
Roma’nın ilk dönemlerinde koruma amaçlı yüksek konumlu olan kale; Hakim-yükseklik anlamı taşıyan “Capitol” anlamı ile ifadelenirken, Batı dillerine de “Başkent” anlamını ifade edilmektedir. 16. yy sonrası terminoloji “Campidoglio” ya döner.. İtalyanca’da Campidoglio aynı zamanda herhangi bir capitol binasını da kasteder.
Vittorio Emanuele anıtı arkasından tepeye çıkışta geniş, iki farklı merdiven alanı bulunur. Tepeye çıkarken, İki rampalı merdiven Michelangelo tarafından yapılmış. Merdivenin önündeki çeşme, hem Tiber ve Nil nehir tanrılarını hem de Dea Roma’yı (Minerva) tasvir eder.
En eski ve en çok basamağı olan ve Aracoeli’ye uzanan Cordanata (Merdivenler), Michelangelo tarafından anıtsal, rampalı ve de çok geniş olarak yapılmış. Geniş olmasının sebebi ise; atlıların tepeye rahatça ulaşma amaçlıymış. Merdiven trabzanlarının başlangıcında siyah bazalttan iki mısır aslanı yer almakta; ayrıca Castor ve Pollox’un atlı figürlü sunumları da yer alıyor (Zues ile Leda’nın ikiz oğulları).
Korkulukları dekore eden “Castor” ve “Pollux” a ait iki devasa antik heykel, Michelangelo’nun konumlandırdığı yerde olmayip aslinda ; Palazzo del Quirinale tarafına yerleştirilmişler!.
Campidoglio‘ da yer alan ikinci yüksek basamaklı / merdivenli başka bir yapı da ; “ Santa Maria in Aracoeli ” kilisesi. Kilise 6 yy. da inşa edilmiş. İçinde 15. yy da zeytin ağıcından yapılmış, “Kutsal Çocuk” heykeli – Çocuk İsa- bulunmakta. 1994 yılında mucizevi güç sağladığı bilinen orijinal heykel çalınmıştır. 1348 de veba salgının bitmesi üzerine kutlama amaçlı yapılan ve 124 adet dik yapıda, mermer merdivenlerden çıkarak bu kiliseye ulaşabiliyorsunuz.
Navona Meydanı, Bernini’nin en önemli eserleri arasında sayılan (Quattro Fiumi Çeşmesi) Dört Nehir Çeşmesi’ne ev sahipliği yapıyor. Barok tarzdaki Sant Agnese in Agone ve San Luigi dei Francesi de bu alan yakın konumda yer alıyor. Meydanın bulunduğu bölgede eskiden bir stadyum yükseliyormuş. Ancak Papa X. Innocent’in isteği ile I. yüzyıldan kalma bu yapı yıkılarak yerine ikonik alanın yapımı gerçekleştirilmiş.
İmparator Domitianus'tan beri burası eğlencenin merkezi. Meydanın oval şekli ; İmparatorun eskiden yaptırdığı atletizm sahası olmasındanmış. O dönemde at üzerinde mızrak dövüşü yapılırmış. Gian Lorenzo Bernini’nin Fontana dei Quattro Fiumi (Dört Nehir Çeşmesi)’ si, bu meydanın ortasında yükselen önemli bir mimari şaheser (ayrıca iki çeşme daha var. Neptün ve Moro). Rio de la Plata, Tuna, Ganj ve Nil nehirlerini simgeledeğine inanılan bu heykel & dikilitaş ; 1651 yılından bu yana Piazza Navona’ yı süslemekte. Meydanda bulunan bir diğer görülesi yapı ise 17. yüzyıl tarihli Sant’Agnese in Agone bazilika – kilisesi. Orta yerde bulunan, ihtişamlı ve her daim kalabalık olan bu meydan, sokak sanatçıları eşliğinde bir şeyler yemek ve içmek için gidebileceğiniz oldukça keyifli bir yer. Turistik olduğu için fiyatlar normalin biraz üstünde.
“Tüm Tanrıların Tapınağı” olan Piazza della Rotonda’ da yer alan Pantheon, 118-125 yılları arasında Anadolu’da da onlarca eser yaptırmış olan İmparator Hadrian’in eseri. Pantheon’u özgün kılan detayların başında dev boyutlu kubbesi geliyor. Kubbesindeki gökyüzünün görüldüğü daire şeklindeki boşluk tapınağın ışık alması için planlanmış. Yapının bu kısmının inşası esnasında volkanik kül kullanılmış. Bu sayede binlerce yıldır başta depremler olmak üzere yıkıcı felaketlerden zarar görmemiş.
7. yy. da kiliseye dönüştürülmüş ve sonrası dönemde dokunulmazlık kazanmış. Pantheon’ un resmi olmayan adı “Santa Maria Rotonda” kilisesi olduğundan, meydanın adını bu şekilde alır. Kubbe çapı 43 m. olup (ayni zamanda yükseklik), ”San Pietro” kubbesinden bile geniştir. Kubbe herhangi bir destekle durmamaktadır. Kubbe tepesinde “oculus” adında hava bacası ve aydınlatması var. Pantheon’da krallardan ; Victor Emmanuel II ve Umberto I ile sanatçı Rafael’ in mezarlarını da görebilirsiniz.
Giacomo Della Porta tarafından tasarlanmış fiskiyeli çeşme ve Mısır oboliski / dikili taş ve Piazza della Minerva meydanda bulunan diğer yapıtlar.
Avrupa’da İstiklal kadar kalabalık olduğunu görebileceğiniz sayılı caddelerden olan Via del Corso’nun kentin en önemli alışveriş bölgelerinden biri olarak 15. yüzyıldan beri varlığını koruyor. Güneyde “Vittorio Emanuele II” ve “Piazza Venezia-Venedik meydanı” ile, kuzeyde “Piazza del Popolo’ yı -“Halk meydanı” birbirine bağlayan cadde olup, trafiği rahatlatmak amacı ile papa tarafından yaptırılmış, 10 metre genişliğinde, yaklaşık 1.5 km. uzunluktaki cadde. İki yönlü yaya trafiği ve iki yönlü araç trafiğinin sağlanabildiği güzergaha sahip. Adını “corso dei barberi” adındaki at yarışından almış (yarışının özelliği, insansız olarak birbirleri ile, çivili eğerler konarak atların yarışmasıdır !). Cadde, Popolo Meydanı’ndan, Venezia Meydanı’na kadar uzanmakta. İspanyol Merdivenleri gibi birçok ikonik mekân da caddeye yakın konumda bulunuyor.
“Roma, sadece tarihi mekânlardan mı ibaret?” değil. O yüzden vakit kaybetmeden bir diğer gözde alışveriş bölgesi Via Condotti’yi anlatmaya geçiyorum.
İspanyol Merdivenleri’ne sırtınızı verip tam karşıya baktığınızda girişini göreceğiniz cadde, Roma’nın lüx marka moda merkezi statüsünde. Ancak hemen umutsuzluğa kapılmayın. Zira Condotti’de keyifli vakit geçirmek için illa geniş bütçeye sahip olmak gerekmiyor. Motorlu taşıt trafiğine kapatıldığı akşam saatlerine doğru caddeye gidip mekânlardan birinde saatlerce oturmak bile gayet keyifli.
Fontana di Trevi, Trevi Çesmesi kelime anlamı olarak “Üç Yol’dan” geliyor. İkinci adı olan Aşk Çeşmesi 1732-1752 yılları arasında Papa XII. Clement’in isteği doğrultusunda yapımına başlanan çeşme, Nicola Salvi’nin imzasını taşıyor. Klasik ve Barok stiliyle dünyanın en ünlü şehir eserlerinden biri olan cesme su temasını betimleyen birbirinden güzel iki bölümden bir tanesinde, irice bir Neptün figürü iki deniz ulağı tarafından çevreleniyor. Diğerinde ise bir bakirenin suyun kaynağını keşfettiği an betimlenmiş.
Ciftlerin kentteki gözde uğrak noktalarından bir tanesi. Dilek tutmak icin. Tabii bunun için ritüeli tam olarak bilmeniz gerekiyor. Yani çeşmeye arkanızı dönüp sağ elinize bozuk parayı almalı ve sol omzunuzdan atmalısınız.
Piazza di Spagna’da bulunan bu merdivenler için “buranın adı neden İspanyol Merdivenleri?” sorusunu sorduğumuzda “çünkü yanında İspanya Konsolosluğu var” cevabını aldığımız bu merdivenler kentteki en havalı yer, İtalyanlar için bir buluşma noktası olarak kullanılan, turistlerin akın ettiği, merdivenlerinde eskiden insanlar oturup yemek yerken artik oturmak yasak.
Meydana hakim bazilika ;
Santa Maria Maggiore Bazilikasi eski bir Pagan tapınağı üzerine 5. yüzyılda inşa edilmiş. Papa III. Sixtus döneminden kalma dini yapının hemen girişinde göreceğiniz Piazza dell’Esquilino Dikilitaşı, hac yolunu gösteriyor. İçeride ise “Bakire’nin Taçlandırılması” isimli mozaik çalışmasını barındıran Capella Paolina bulunuyor. Roma’nın gözbebeği Santa Maria Maggiore, her yıl 5 Ağustos’ta renkli kutlamalara sahne oluyor. Buranın bir de efsanesi var. Rivayete göre Papa Liberius, rüyasında Meryem Ana’yı görmüş. Uyandığında ise gördüklerinin etkisiyle hemen sanatçıları yanına çağırmış ve gördüklerini anlatmış. Sonra da sanatçılardan bazilikanın içerisine anlattıklarını betimleyen mozaik çalışmaları yapmalarını istemiş. İşte, Santa Maria Maggiore’nin büyüleyici nefleri bu şekilde ortaya çıkmış.
Piazza della Repubblica, Roma’daki en güzel piazzalardan biri ve etrafı kemerlerle çevrili. Trafiğin ortasında geniş bir meydan olup, fıskiyeler ve heykellerle süslü. Termini tren istasyonuna çok yakın. Meydanda büyük otellerden ; Le Grand Hotel ve Exedra a Boscolo Luxury Hotel bulunur. Biz buraya yakın konakladık.
Castel Sant’Angelo Papa’nın evinden, hapishaneye kadar geniş bir yelpazede kullanılmış olan, eski bir kale. Hatta Cem Sultan da burada hapis yatmış. Bir de bu kaleyi Vatikan’a bağlayan gizli bir geçit olduğunu söyleniyor. Yapı, şimdiki kudretli görünümüne Orta Çağ’da kavuşmuş. Politik açıdan hareketli bir geçmise sahip kalede, Museo Nazionale di Castel Sant’Angelo bulunuyor.
Aziz Petrus Bazilikası veya San Pietro Bazilikası, 60.000 kişilik kapasitesi ile dünyanın en büyük kilisesi ve hac yeri. Bramante, Michelangelo, Bernini ve Maderno tarafından tasarlanmış. Dini yapının inşasına 1506’da başlanmış ve yapimi 120 yıl süren ve Rönesans stilleri kullanilan bazilika içinde çok sayıda heykel ve fresk yer alıyor. İsa’nın 12 havarisinden biri olan Aziz Petrus ise aynı zamanda Hristiyanlığın ve katolik kilisesinin ilk papası kabul ediliyor. Kendisi bugün Filistin olan topraklarda doğup Roma Kilisesi’ni kuran aziz. Roma İmparatoru Neron tarafından MS 67’de Circus Maximus yakınlarında ters çarmıha gerilerek idam edilmiş. Aziz Petrus’un kabrini bazilikanın mezar odası yani nekropolisinde görebilirsiniz.
Bazilika geziniz esnasında sarı ve mor renklerinin ağırlıklı olduğu özel giysileri ile Vatikan’ı koruyan İsviçreli muhafızları da görme şansınız olacak.
Mimari detayları ile büyülenmek ve kubbesine çıkıp enfes manzaranın keyfini sürmek, Aziz Petrus Bazilikası’nı ziyaret eden her gezginin hayali. Ancak bu hayal, çoğu zaman yoğun kalabalıktan dolayı güçlükle gerçeğe dönüşebiliyor. Yapının girişi ücretsiz olunca kuyrukta saatlerce beklemek gerekebiliyor. (Kubbeye çıkış ücretli.). Bazilika ucretsiz oldugu icin bir saat boyunca 37 derece sicak altinda girmek icin bekledik.
Vatikan Aziz Petrus Meydanı, Papa VIII. Alexander için 1656-1667 yılları arasında inşa edilmiş. Aziz Petrus’un adını taşıyan meydanın iki yanında birer tane çeşme bulunuyor. Sol taraftaki çeşme, Bernini tarafından tasarlanmış. Diğeri ise Domenico Fontana imzası taşıyor. Aziz Petrus’un idamına şahit olan, 25,5 metre yüksekliğindeki dikilitaş İskenderiye’den getirilmiş, sonradan Papa V. Sixtus tarafından Vatikan’daki San Pietro Meydanı’na yerleştirilmiş.
1997 yilinda Paskalya bayraminda bu meydanda Papa Ii. Jan Poul konuşmasini dinleme sansini bulmustum.
San Pietro Bazilikası ile Vatikan Müzesi girişleri farklı yerlerde. Vatikan Muzesine gitmek için tüm Vatikan’ı, o yüksek duvarları boyunca dışarıdan 10 dakika kadar yürümeniz gerekiyor. İçeriden kestirme bir geçiş yok. Mutlaka rezervasyon yaptirarak internetten biletinizi alin aksi taktirde iki saata yakin kuyrukta iceri girmek icin beklemek zorunda kaliyorsunuz.
italya’da her ayin ilk pazari tum muzeler bedava. Denk getirebilirseniz super.
Dünyanın en büyük, en güzel ve özel sanat eserlerine ev sahipliği yapan Vatikan Müzesi… Hacim olarak dünyanın en büyük müzelerinden olan yapı içinde, Sistina Şapeli ile birlikte toplam 54 galeri var. Bu 54 galeriye yayılan koleksiyonunda Antik Mısır’dan Yunan, Etrüsk ve Roma mediyenetlerine uzanan çok değerli eserler ve heykeller bulunuyor.
0. Kat
1. Museo Filatelico e Numismatico, Filateli, posta pullarını; nümizmatik ise tarihsel süreç içinde varolmuş olan metal paraları inceleyen bilim dalı. Müzenin bu bölümü pul ve eski para koleksiyonu olanlara ayrılmış.
2. Museo Etnologico Anima Mundi, Müzenin bu etnik sanat bölümünde, iki milyon yıldan daha eski birçok uygarlığa dair buluntular ve objeler yer alıyor.
1.Kat
1. Museo Gregoriano Egizio, İsmini kurucusu olduğu Papa’dan alan müze, Mısır’a dair hiyeroglifler, mumyalar, Antik Mısır’da mezarlara bırakılan esyalar, Mısır tanrılarının heykelleri ve lahitleri içeriyor.
2. Museo Chiaramonti, Antik Yunan ve Roma heykellerinden oluşan bir bölüm.
3. Braccio Nuovo, Bu bölümdeki eserlerin çoğu aslında yaşanan savaşlar sırasında İtalya’dan kaçırılmış. Daha sonra iade edilen eserlerle bu galeri oluşturulmuş.
4. Museo Pio Clemento, Michelangelo ve Rubens’in model olarak kullandığı Belvedere Apollo da bu bölümde yer alıyor.
5. Sala Delle Nozze Aldobrandine MÖ 1. yüzyıla ait bir Roma freski olan Aldobrandini’nin Düğünü eserinin bulunduğu küçük oda. Evlilik tanrıçası Hymen ile güzellik tanrıçası Venüs’ün bulunduğu bir düğün sahnesi tasvir ediliyor.
6. Museo Cristiano, Bu bölümde yeraltı mezarlarından çıkan eserlerle Hristiyanların inanç ve kültür dünyasına dair ilk dönemi aydınlatan eserler var.
7. Musei della Libreria Vaticana, Belvedere avlusundan girilen bu bölüm yaklaşık 2.000.000 basılı cilde ev sahipliği yapıyor.
8. Museo Profano, Hristiyanlığa dair dekoratif objeler, dini heykelcikler bulunuyor.
9. Museo Gregoriano Profano, Bu bölüm de Klasik Yunan ve Klasik Roma sanatı stil ve çağdaşlığına göre düzenlenmiş.
10. Museo Pio Cristiano, Papa Pius IX tarafından 18.yüzyıl ortalarında kurulan bu bölüm, Hristiyanlığın antik çağından eserlere ev sahipliği yapıyor.
2.Kat
1.Museo Gregoriano Etrusco, Bu bölüm, Roma’daki Villa Giulia Ulusal Etrüsk Müzesi’nden sonra en geniş koleksiyonu içeriyor.
2. Galleria dei Candelabr, Bu bölüm ismini, mekanı 6 bölüme ayıran büyük şamdanlardan alıyor.
Padiglione Delle Carrozze (Papal Carriages Collection) bolumu iyi korunmuş papaların eski arabalarından oluşuyor.
Beyaz araba niye diye merak ediyorsunuzdur. Bu arabada Mehmet Ali Agca’nin 13 Mayıs 1981'de II. Ioannes Paulus halki selamlarken ates ederek suikat girisiminde bulundugu araba. Bundan sonra bu arabaların arka kısmı camekanlı kurşun geçilmez kafesler ile yapılmış.
Sala Rotonda (Oval Salon)
Kubbeli Salon; Vatikan’ın en ünlü avlusu çam kozalaklı avlu. Tam ortadaki devasa çam kozalağı, Paganizm ve tanrıça Kibele kültü ile ilişkilendirilen doğurganlık sembolünü temsil ediyor. Ayrıca bronzdan yapılmış devasa kozalak MÖ 1. yüzyıla tarihleniyor. Papalık tacının şeklinin de buradan geldiği söyleniyor.
Galleria Delle Carte Geografiche (Coğrafi Haritalar Galerisi)
120 metre uzunluğunda bu koridorda 40 harita duvarlara fresklenmiş. Bu galeriyi tamamlamak rahip ve coğrafyacı Ignazio Danti’nin üç yılını almış. Haritalarda İtalya’ya ait bölgeler resmedilmiş. Bir taraf doğusuna, diğer tarafsa batısına ait fresklerle kaplı. Bazı haritalarda dönemin askeri başarıları da tasvir edilmiş ve bu haritalardaki bilgilerin de büyük çoğunluğu doğruymuş. Koridorun sonunda ise antik ve yeni Roma haritası bulunuyor. Koridorun uzun ve dar oluşu yine İtalya’nın coğrafi şekline benzetiliyor. Haritalara kaptırırken arada tavana da bakmalısınız, orada da Rönesans sanatçıların tarihi olay anlatılarını bulacaksınız.
En ilgi çeken galerilerden biri olan Galleria degli Arazzi duvar halılarıyla kaplı. Salondaki halılar arasından en ilgi çekenler İsa’nın yaşam öyküsüyle ilgili olan. Sistina Şapeli’ne doğru yürürken solunuzda kalacak.
Müzede dört Rafael odası var ve bu odalar Sistina Şapeli’nden sonra müzenin en popüler yerler. Odaların dizaynı için 1509 yılında Rafael Sanzio görevlendirilmiş ve kendisi 1520’ye dek burada çalışmalarını sürdürmüş. Yani tam 11 yıl. Onun ölümüyle öğrenci ve çırakları kalan işi tamamlıyor. Bu dört oda Sala di Constantino (İmparator Konstantin Salonu), Heliodorus Odası (Stanza di Eliodoro), Stanza della Segnatura (İmza Odası), Stanza dell’Incendio del Borgo (Borgo’daki Yangın Odası).
Bu dört odada Rafael’in freskoları bulunuyor ama aralarından en meşhuru İmza Odası. Çünkü Rönesans’ın en önemli sembollerinden, Rafael tarafından 1509-1511 yılları arasında yapılmış, felsefe tarihinin ünlü isimlerini bir araya getiren Atina Okulu (Scuola di Atene) freski bu odada bulunuyor. Döneminin düşünce yapısı ve şekillerine, kendi sanatıyla çeşitli göndermeler yapan Rafael’in bu freski için şunu söyleyebiliriz ki hiçbir detay öylece tesadüfen yerleştirilmiş değil. Freskte bulunan tek Müslüman felsefeci ise Endülüslü-Arap felsefeci, hekim, fıkıhçı, matematikçi ve tıpçı İbn Rüşd. Onu sol alt köşede kafasındaki sarığından ayırt edebiliyoruz. Kendisi tercüme ve yorumlamalarıyla Aristo’yu Avrupa’ya yeniden tanıtmış felsefeci. Aynı zamanda bu odada 3 önemli fresk daha bulunuyor. Teoloji freski, sanat freski ve hukuk freski.
Lekesiz Gebelik” dogması, Papa Pius IX tarafından yasa olarak ilan edilen, Meryem’in ana rahmine ilk düştüğü andan itibaren ilk günahtan nasıl korunduğunu onaylayan bir Katolik anlatı. Protestan Kilisesi bu anlatıyı reddetmekte. Bu salonda da dönemin Papa’sı, Papa Pius IX, ünlü ressam Francesco Podesti’yi, ilan ettiği yasayı fresklemesi için görevlendirmiş. Ortaya biraz sert görünen ancak sanat bakımından önemli, birbiriyle bağlantılı 4 fresk çıkmış.
Borgia Daireleri (Appartamento Borgia) Borgia Ailesi, 15. yüzyılda İspanya ve İtalya’da dini ve siyasi arenada etkili olmuş ve bu dönemde iki papa çıkarmış çok nüfuzlu bir aile. Borgia Daireleri de Erken Rönesans ustası Pinturicchio tarafından boyanmış duvarlara ve tavanlara sahip, Papa Alexander VI’nin ya da gerçek adıyla Rodrigo Borgia’nın özel odaları. Toplam altı bölümden oluşuyor: Sibyls Odası, İman Odası, Liberal Sanatlar Odası, Azizler Odası, Gizemler Odası ve Papazlar Odası.
Müzenin son ve en popüler bölümü olan Sistina Şapel…Rönesans'ın Doruk Noktası…İkinci görüşüm ve gene aynı heyacan içindeyim.
Bu şapel ismini dönemin papası IV. Sixtus’tan alıyor. Burayı bu kadar ünlü yapan şey Michelangelo’nun Adem’in Yaratılışı freski. Michelangelo’dan İncil’deki dokuz hikayeyi resmetmesi isteniyor.
Sistine Şapeli’nin 9 Freski:
· Işığın Karanlıktan Ayrılışı: Yaratılışın ilk gününde Tanrı, ışığı ve karanlığı birbirinden ayırır.
· Güneş ve Ay’ın Yaratılışı: Yaratılışın üçüncü ve dördüncü gününü tek bir freskte anlatır. Solda, sırtı dönük olan tanrı dünyaya doğru uzanır ve bitki örtüsünü oluşturur. Sağ taraftaki tanrıysa dünyayı aydınlatabilmek için bir eliyle güneşi, diğer eliyle ayı yaratır.
· Karanın Denizden Ayrılışı: Tanrı, suyu tek bir yerde toplar. Suların toplandığı yer “deniz”, çekildiği yer “kara parçası” olur. Böylece insanoğlunun yaşayabileceği bir dünya artık hazırdır.
· Adem’in Yaratılışı: Çıplak resmedilen Adem, ilk insan, yeryüzünde uzanır. Tanrı, çevresini saran meleklerin yardımıyla Adem’e doğru yaklaşır ve ona yaşam enerjisi verir. Buna karşılık Adem, insanlığa yaşam verecektir.
· Havva’nın Yaratılışı: Tanrı, Havva’yı yaratır. Hem bu freskte hem de bir öncekinde Adem ile Havva çıplak resmedilmiştir ve bu onların saflığını simgeler.
· İlk Günah: Freskin sol yarısı, Adem ile Havva’nın günah işlediği anın tasviriyken, sağ yarısı ise cennet bahçesinden kovuldukları anın tasviridir. İblisi temsil eden yılan, Havva’ya yasak elmayı ikram eder. Teklifi kabul edip Adem’le paylaşan Havva, her ikisinin de cezalandırılmasına neden olur. Elinde kılıçla resmedilen melekse, ağacın koruyucusudur.
· Nuh’un Kurbanı: Nuh ve ailesi, koçun kurban edilişini kutlamaktadır.
· Büyük Tufan: Michelangelo, bu freskte tufanın gerçekleştiği anı aktarır. Arka plandaki gemi, Nuh’un yakınlarını ve hayvanları barındıran gemidir. Ön plandaki insanlarsa panik içinde kendisini ve sevdiklerini tanrının gazabından kurtarmaya çalışırlar.
· Nuh’un Sarhoşluğu: Sol arka tarafta kırmızı kıyafetiyle üzüm bağlarında çalışan kişi, Nuh’un kendisi. Freskin ortasında resmedilen Nuh ise, ürettiği şaraplardan fazla tükettiği için sarhoş bir şekilde yerde yatar.
Çıkıştaki Spiral Merdivenleri, Vatikan Müzesi denilince akla gelen, o herkesin fotoğraflarını süsleyen merdivenler. 1932 yılında Giuseppe Momo tarafından Bramante’nin spiral merdivenlerinden esinlenilerek dizayn edilmiş. Merdivenlerin en önemli ve ilgi çekici özelliği merdivenin bir DNA dizilimi gibi çift sarmallı, döne döne, spiral şeklinde aşağı iniyor olması.
Trastevere bölgesi, kalabalığa karışıp İstanbul’u anabileceğiniz, “Aa aynı Asmalı” muhabbeti çevirebileceğiniz, Arnavut kaldırımlı, sevimli dar sokakları, yeşil panjurlu, duvarlarında sarmaşıklardan köprülerin kurulmuş olduğu turuncu evleri ile bohem bir güney İtalyalı gibi ama geleneksel veya yenilikçi trattoriaları, salaş ve artizan bira pub’ları, hipster barları ile hayran olunası, bohem bir yer.
Bölgedeki ziyaret edilmeye değer tarihi mekânlar:
* Aziz Meryem Bazilikası
* Janiculum Tepesi
* Villa Farnesina
* Galleria Spada
Güney İtalya’nın Arancini’sine benzeyen, içi malzeme dolu pirinç topları veya patates kroketler Supplì, İçinde tavuk, kıyma, patates, mozarella gibi malzemeler var. Dışı una bulanıp kızartılıyor. Trastevere’deki Supplì Roma en meşhuru.
Şehirde tiramisu denince akla gelen ilk yer yıllardır Pompi. Mascarpone peynirli kreması ultra hafif. İnsanın yedikçe yiyesi geliyor. Klasiğe alternatif olarak fıstıklısı, beyaz çikolatalısı, orman meyvelisi gibi farklı versiyonları da var. Şehrin farklı noktalarında birkaç şubesi var.