2673

Cem Sultan'ın Kaderi

Fatih Sultan Mehmet'in cihan padişahı olduğu su götürmez bir gerçek. Hükümdarlığı boyunca dünya tarihini değiştirmiş savaşları yönetti, İstanbul'un fethiyle bir devri bitirdiği ise tarih kitaplarının önemli  bir başlığı. Bunun yanında az konuşulan yanı, gerçek bir entelektüel ve sanat hamisi olması. Başta Yunanca, Arapça ve Farsça olmak üzere 7 dil bilen Fatih aynı zamanda Latinceyi de ana dili gibi konuşuyordu. Avni mahlasıyla şiirler yazan Fatih, hükümdarlığı boyunca bilim adamlarını ve edebiyatçıları da destekledi. 

Böyle bir padişahın çocukları nasıl oldu da birbirlerine düştüler?

1448'de Dimetoka Sarayı'nda doğan II. Bayezid devrin alimlerinden matematik ve felsefe dersleri aldı. Arapça ve Farsça'nın yanında Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi. Fakat genellikle mistik bir yaşam sürdü.

1459'da Edirne Sarayı'nda doğan Cem Sultan'ın ise, babası gibi Yunanca, Farsça, İtalyanca ve Fransızcayı bildiği ve iyi bir şair olduğu tarih kitaplarında belirtiliyor. Cem Sultan'ın ağabeyi II. Bayezid'den daha yetenekli olduğu, hatta Fatih'in "benden sonra tahta Cem geçecek" dediği de rivayet edilir.

Ancak, Fatih Sultan Mehmet'in çıktığı Anadolu seferinin daha başında aniden ölmesi, iki kardeş arasında bir taht savaşına sahne olur. Babaları öldüğü sırada II. Bayezid Amasya'da, Cem Sultan Konya'dadır. Kim daha önce saraya ulaşırsa padişahlığını ilan edecektir.

Sarayda daha iyi örgütlenmiş olan II. Bayezid yanlıları Cem Sultan'ı üç gün geciktirir ve II. Bayezid padişahlığını ilan eder. Bu durumu kabul etmeyen Cem Sultan da Bursa'da padişahlığını ilan eder, hatta kendi adına para bastırır. Anadolu topraklarını kendisinin, Rumeli topraklarını abisinin yönetmesi teklifi kabul görmez. Bursa'ya gönderilen güçlü Bayezid ordusuna direnemez ve hükümdarlığı sadece 18 gün sürer.

Bursa'yı terk eden Cem Sultan, Kahire'ye gider ve Memluklara sığınır. Sultan Kayıtbay tarafından merasimle karşılanır. Memluk Sultanının önerisiyle 1481’de hacca giden Cem Sultan, eski Karaman beyi Kasım Bey'in tahrikiyle Konya ile Ankara’ya karşı giriştiği taarruzda yenilgiye uğrar. Sultan II. Bayezid’le yeniden müzakerelere girişir. Onun Kudüs’te oturmasını teklif eden Sultan II. Bayezid’e karşılık Cem Sultan, Osmanlı topraklarında hakim olacağı bir bölgenin kendisine tahsis edilmesi hususunda ısrar ediyordur. Sultan II. Bayezid’in kendisine bazı tavizlerde bulunacağını ümit eden Cem Sultan, nihayet Rodos şövalyelerine müracaat etmeye karar verir. 29 Temmuz 1482 günü, Rodos limanında karaya ayak basar. Talihsiz şehzade için, 12 yıl 7 ay sürecek ve sonu ölümle noktalanacak olan acı gurbet hayatı başlamıştır. 

Rodos şövalyelerinin başı Pierre d’Aubusson daha önce imzaladığı bir senetle Cem Sultan’a istediği zaman Rodos’tan ayrılabilme hakkını tanımıştı. Ancak bu sözünü çabuk unuttu. Şehzadeyi elde tutmakla Sultan Bayezid Han'a istedikleri yolda anlaşma yapmaya ve adalarını Osmanlıların elinden kurtarmaya ve aynı zamanda para koparmaya çalışıyotdu. Ancak Cem Sultan’ın Türk topraklarına yakın olan bu adada bırakılması tehlikeli olacaktı. Böylece Cem Sultan, maiyetiyle birlikte bir müddet Nis’de, bir müddet de Şambri ve Puy kalelerinde ikamet etti. Öte yandan d’Aubusson ile Sultan II. Bayezid arasında bir antlaşma imzalandı.7 Aralık 1482 tarihli bu antlaşmaya göre Cem Sultan’ın bakım masrafı olarak, Rodos’a her yıl 45.000 duka altını ödenecekti.

Şövalyeler 6,5 yıl ellerinde tutmaya muvaffak oldukları Cem Sultan’dan azami derecede istifadeye bakıyorlardı. Bu arada Avrupa’da Cem Sultan’ı elde edebilmek için yoğun siyasi faaliyetler vardı. Fransa, Macaristan, Venedik ve hatta Memluk Sultanlığı bu amaçla şövalyelere cazip tekliflerde bulunuyorlardı. Nihayet Cem Sultan’ın Alman İmparatorluğunun eline düşmesi ihtimalinin belirmesi üzerine endişeye düşen Fransa, onun Papa’nın himayesine verilmesini kabul etti. Bu faaliyetlerden şüphelenen Cem Sultan, ağabeyi Bayezid’e gönderdiği bir mektupta kendisini küffar elinde bırakmamasını istedi. 

Sonunda Toulan’dan yola çıkan Cem Sultan ve maiyeti, Mart 1489’da Roma’ya vardı. Burada büyük bir törenle karşılanarak Vatikan Sarayına yerleştirildi. Papa 8. Innocentius, merasim elbiselerini giymiş bir vaziyette Vatikan Sarayı’nın kabul salonunda Cem Sultanı karşıladı. Merasimde Roma’daki elçilerle Roma’nın kardinalleri de hazır bulundular. Daha önce protokol görevlileri, imparatorların bile papanın ayaklarını öptüklerini, kendisininse biraz olsun eğilmesini istediler. Düşman elinde esir olmasına rağmen asalet ve vakarından asla taviz vermeyen Cem Sultan'da Napoli Krallığının mukavemetinin kırıldığı sıralarda hastalık belirtileri ortaya çıktı. Bir müddet sonra, hastalık daha da ilerleyerek, yüzü ve boynu şişti. Artık ata binecek hali kalmadığından sedye ile naklediliyordu.

Cem Sultan’ın hastalık veya zehirlenme sonucunda öldüğüne dair bazı rivayetler vardır. Osmanlı müellifleri genellikle papa tarafından gönderilen bir berberin zehirli ustura ile Cem Sultan’ı tıraş ettiğini ve ölümüne sebep olduğunu yzarlar. 

Ölüm haberinin İstanbul’a ulaşmasından sonra, II. Bayezid’in emriyle dükkânlar, çarşılar kapatıldı, fakirlere para dağıtıldı. Ülkedeki bütün camilerde cenaze namazı kılındı. Tabutu ise, ancak 1499 yılı Ocak ayında ülkeye getirildi. Bursa’ya götürülerek Fatih Sultan Mehmet’in büyük oğlu Mustafa’nın yanına gömüldü.

II. Bayezid ve Cem Sultan arasındaki hüzünlü yazışmalar günümüze kadar gelmiştir. Örneğin, birbirlerini sorguladıkları şu yazışma gibi;


“sen bister-i gülde yatasun şevk ile handan
ben kül döşenem külhan-ı mihnette sebeb ne”

Sen neşe içinde gül gibi yaşarken ben dert içinde sürünüyorum, bunun sebebi nedir?


Beyazıd da cevaben demiş ki: 

“çün rûz-i ezel kısmet olunmuş bize devlet,
takdîre rıza vermeyesin böyle sebeb ne?
haccü’l-haremeynüm deyüben davi kılırsun
bu saltanat-ı dünyeviye bunca talep ne” 

Bana bu saltanat ezelden kısmet olmuş kadere razı olmaman niyedir, Mekke ve Medine’ye gittiğini iddia edip durursun öyleyse bu dünya saltanatına talebin niyedir?