Paris Mahallesi'nde Hüzünlü Son
Yeldeğirmeni son yıllarda Anadolu yakasında yükselen değer. Konutlar el değiştiriyor, yenileniyor. Her gün sokaklarında butik kafelerin açılmasıyla eğlence hayatında Moda'yla yarışan bir bölge haline geldi. Kadıköy Belediyesi'nin sanat ve eğlence ortamına yaptığı katkı da yadsınamaz. Gündüz şehir turlarının dolaştığı semtte Mural Art kısa zamanda semtin en bilinen özelliği haline geldi.
Bu hareketlilik içinde, Yeldeğirmeni'nin sonunda tren yoluna paralel mahallelerden bir sokak son 50 yıldır farkedilmekten korkar gibi sessiz sedasız varlığını sürdürüyordu. İki katlı cumbalı eski istanbul evlerinin bulunduğu, karşısında ince uzun bir hat şeklinde uzanan ve ana caddeye bakan mezarlığın arka duvarı yer aldığı sakin bir sokak. Son 50 yıldır sessiz olduğuna bakmayın, I. Dünya Savaşı sıralarında Kadıköy'ün en eğlenceli sokağı olarak anılıyordu. "Paris Mahallesi" adı verilen bu mahalle şenlikli olduğu kadar kavga, dövüşün hiç eksik olmadığı bir yerdi. Mahallenin en renkli sakinleri ise genelevlerde çalışan kadınlardı.
1950 yılında Başbakan olan Adnan Menderes bu sokağı duyduğunda "Mezarlık karşısında böyle yer olmaz" diyerek burasının boşaltılması talimatını verdi. Sessizliğe gömülen sokakta mahalle halkı bu mezarlığın duvarını ve önündeki küçük şeridi yeşillendirdi, çiçeklendirmiş şirin bir yeşil alan haline getirdi. Sokaktaki eski evler bir boya şirketinin sponsorluğunda restore edilerek rengarenk boyandı ve sokak Kadıköy'ün turistik bir merkezi haline geldi.
Marmaray Projesi 10-15 yıl önce gündeme ilk geldiğindeana aktarma durağının Ayrılık Çeşmesi olacağı tartışmalara sebep oldu. Kent plancılarının bölgenin yapısının bozulacağı endişelerine karşılık sokağın restore edileceği açıklandı. Marmaray'ın Söğütlüçeşme’den yeraltına gireceği ve Avrupa yakasına o şekilde geçeceği anlatılıyordu. Ne Haydarpaşa’ya ne de Ayrılık Çeşmesi’ne dokunulmuyordu.
Daha önce açıklanan planlar değişikliklere uğratılarak önceden verilen sözler anlamsızlaştırılıyor. Bugün geldiğimiz noktada Ayrılık Çeşmesi yolun kenarında anlamsız, işlevsiz ve kimliksiz bir şekilde varlığını sürdürüyor.
Paris Mahallesi ise, kelimenin tam anlamıyla dümdüz. Kent belleği bir toplumun en çok ihtiyacı olan şeylerden biri. Sözlü tarihin bir parçası.
Böyle devam ederse biz kentimizi gelecek kuşaklara nasıl anlatacağız?