Ben
Bir perşembe günü gibiyim.
Belki de taze sıkılmış portakal suyu turuncusu,
Ya da... Bilemedim,
Hafta sonu kalabalığı.
Aslında bir kaşıntı gibiyim,
Tatlı fakat rahatsız edici.
Ya da tam tersi.
Hayır. Uzakdoğu ülkesiyim.
Hatta hepsinden vazgeçtim.
Parmaktan çıkmama konusunda ısrarcı yüzüğüm ben.
Takımı bozmuş bir porselen tabağım.
Kırık, parçaları dağılmış...
Akvaryumun içerisindeki aydınlatmayım ben.
18 rakamıyım. Akşam altıyım.
Serçe parmağındaki en gereksiz çiziğim...
Bir türlü akla gelmeyen, dilin ucunda kalan o sözüm.
Hayır.
Hiçbiri değilim ben.
Ben bir çocuğum.
Bir kafanın içinde, hayali bir kütüphanenin ortasındaki masada oturan bir çocuğum.
Okuyor, görüyor, seyrediyor, dinliyor
Ve en çok da,
Kanıt istiyorum.
Bana kanıt gösterin.
Damarların yeşil mi? Göreyim.
Yağmurdan sonra güneş mi açmış? Çekilin, gökkuşağına bakayım...
Adam kadını aldatıyor mu? Televizyonun sesini aç, ben de dinleyeyim.
Isırgan otu mu o? Acıtsın. Tecrübe edeyim.
"Sinameki" mi dedi biri? Nedir o? Öğreneyim.
Mevsiminden önce mi çıkmış bu meyve? Yiyeyim. Ötekinin kıymetini bilirim.
Aslında,
Ben bunların hepsiyim.
Çünkü ben bir kanıtım.