296

Kuzeyin Yıldızı Oslo

Omio.com sitesinden gitmişken şu meşhur fiyordlara baka baka Kopenhag’dan Oslo’ya DFDS ile gemi yolculuğu yapmak için internetten bilet aldık. Biletleri içerik hakkında pek bilgi bulamadan gözü kapalı aldık. Bir yandan da ya dünyanın refah seviyesi en yüksek ülke diyerek içimi ferah tutmaya çalışarak ne ile karşılaşacağım merakı ile print ettiğim biletim ile DFDS’nin ofisine gemiye binmek için gittik. Neyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz öyle maceralara atlamıştık ki zamanında. Ama yaş ilerledikçe sanırım artık daha sağlam ve güvenilir adımlar atmaya gidiyoruz. Eskiden seyahat listeme koymadığım kas gevşetici, mide bulantısı, parol gibi ilaçları artık unutmaz oldum. Şu meşhur emekliye ayrılınca dünyayı dolaşmak ertelemesi yalan. Sakin ertelemeyin. Her şey gençken kolay ve güzel.

Gemiye binmek için DFDS check in bankosuna geldik. Her şey tıkırında ilerledi hatta bize beş kişilik aile kamerası verdiler ki hiç bu kadar geniş, rahat bir kamera düşünemezdim. Gemi kafeler, restoranlar, çeşit çeşit barlar, gece kulübü, duty free mağazası, oyun odası, havuz vs. ile bütün gün ve gece eğlenerek vakit geçirilen bir yerdi. Hele İtalyan restoranındaki pizza gerçekten önerilen kadar muhteşemdi. Ben mışıl mışıl uyurken bedenim adeta gezdi. Gemi yolculuğundan hiç bu kadar keyif alacağımı düşünemezdim. Hiç inmek istemedim. Gemi yolculuğunda sıkılmak denizin kuruması kadar imkânsız.

İskandinav ülkelerinde gemi seyahati denince hepimizin aklına ilk olarak fiyortları geliyor. Granit dağlarla, göllerle, ormanlarla ve müthiş deniz manzaraları ile süslenmiş ülkede aynı zamanda dünyanın en güzel fiyortları bulunuyor. Fiyort; buz hareketleriyle oluşmuş geniş ve uzun vadilerin içine deniz suyunun ya da tatlı suyun dolmasıyla meydana gelen coğrafi şekillerdir. Buz vadilerini dünyanın birçok yerinde görülebiliniyor ama içine su dolmuş olan buz vadileri -yani fiyortlar- çoğunlukla İskandinavya'da görülüyor.

Muhteşem manzaralar eşliğinde sabah 10:00’da Oslo’ya demir attık.

Oslo 8.-11. yüzyıllar arasında İskandinavyalı korsanların yaşadığı yer olarak bilinse de daha ziyade küçük, hoş, medeni ve snop bir metropol. İnsanı çabucak sarıp sarmalıyor. İskandinav ülkeleri arasında refah düzeyi ve yaşam standartları bakımından önde gelen yerleşim yerlerinden biri.

Hep duyardım Norveç’te bir kahve 10 euroymuş diye, evet gerçeklik payı var, ama Kopenhag daha pahalı! Ben Norveç’i en pahalısı sanırdım…

Şehrin düşman işgallerine karşı savunması amacıyla 13.yüzyılda V. Haakon tarafından yaptırılan ancak geçirdiği yıkımlardan sonra bugünkü Rönesans stili halini 17.yy.da Kral IV. Christian döneminden alan Akershus Kalesi.

1299 yılında inşa edilen Akershus Fortress yapım emrini, Oslo’nun Norveç’in başkenti olması sonrasında Kral 5. Haakon vermiş. Şehri dış tehditlere karşı korumak gibi önemli bir görev üstlenen ve limanın doğu tarafında bulunan bu askeri yapı, ilk başta tek bir binadan oluşuyormuş. Bir dönem hapishane olarak kullanılan Akershus Kalesi, şimdi Norveç Silahlı Kuvvetler ve Norveç’in Direnişi müzelerine ev sahipliği yapıyor.

Şehrin en turistik ve en işlek ana caddesi Kraliyet Sarayı’ndan Oslo merkez tren istasyonuna dek uzanan Karl Johans Gate. Caddenin bir ucunda Royal Palace, Ulusal Tiyatro, Norveç Parlamentosu, diğer ucunda Central Station bulunmaktadır.

Ülkenin en büyük geleneksel ve modern sanat koleksiyonu Karl Johans Caddesinden yürüyerek 7 dakika uzaklıktaki Oslo Ulusal Sanat Müzesi’ndedir. Norveçlilerin Nasjonalgalleriet olarak bahsettikleri The National Gallery, 1837 yılında kurulmuş.

İlk yıllarını Kraliyet Sarayı bünyesinde faaliyetlerini sürdürerek geçiren sanat galerisi, ilerleyen dönemde Ulusal Sanat, Mimari ve Tasarım Müzesi’nin bir parçası haline gelmiş.

Müzede Gauguin, Picasso, El Greco eserleri bulunuyor. Galeride en önemli eserler Norveçli ressam Edvard Munch‘un The Scream ve Madonna’sı.

Dünyaca ünlü “Çığlık” tablosu ile bilinen Norveçli dışavurumcu ressam Edvard Munch. Ruhsal ve duygusal konuları işlediği resimleriyle tanınmıştır. Alman Dışavurumculuğu akımının gelişmesine önemli katkıları olmuş. Edvard Munch, simgesel resim tarzı ile tanınan bir sanatçıdır. Sanatında, psikolojik gerilim, yalnızlık, aşk ve ölüm gibi konuları ele almış ve resimlerinde bu konuları sembolik bir şekilde tasvir etmiştir. 1893 yılında yaptığı insanın varoluşsal ızdıraplarını anlatan ‘Çığlık’ sanat tarihinin ikinci en ünlü eseri. Sarı, turuncu, kırmızıya bürünmüş gökyüzünün altında, köprünün ortasında durmuş hem kadına hem erkeğe benzeyen bir insan figürü. Munch, tabloyu son haline getirmeden önce 1893’te başlayarak 1910’a kadar farklı boyalar kullanarak tam 4 tane “Çığlık” tablosu yapmış. 1893’te yaptığı yağlı boya ilk versiyonu, Oslo’daki Ulusal Galeri’de, aynı tarihteki pastel versiyonu ile 1910’daki diğer yağlı boya versiyonu aynı şehirde Munch Müzesi’nde sergileniyor.

Nobel Ödülleri’nin merkezi. Her yıl Nobel Barış Ödülü törenine ev sahipliği yapan, kırmızı tuğla cephesi, 66 ve 63 metre yükseklikteki iki kulesiyle City Hall, Norveçli mimarlar Arnstein Arneberg ve Magnus Poulsson tarafından 1931 yılında inşa edilmeye başlanmış. Ancak II. Dünya Savaşı’nın beraberinde getirdiği ekonomik krizin etkisi ile 1950’de tamamlanabilmiş.

Belediye Binası’nın hem içi hem de dışı 20. yüzyılın önde gelen sanatçıların Norveçli tarihi figürlerinin tasvirleriyle dekore edilmiş. Ayrıca iç mekandaki mermer kaplı Ana Salon, Henrik Sørensen ve Alf Rolfsen tarafından şehrin büyümesini ve tarihindeki önemli anları gösteren fresklerle kaplanmış.

Karl Johans caddesi üzerindeki Oslo Katedrali şehrin en büyük katedrali. İçi 18. yüzyıl eserleri bulunan barok iç tasarıma sahip. 1697 yılından bu yana halen kullanımda olan bir tarih mirası.İçinde1936-1950yılları arasında Emanuel Vigeland’ın imzasını taşıyan oldukça görkemli vitraylar bulunuyor.

Dünyanın en prestijli ve değerli ödüllerine ev sahipliği yapan Nobel Barış Merkezi, 2005 yılından beri hizmet veren bir kültür merkezi.

Nobel ödülleri aslında İsveç kökenlidir ve Stockholm'de müzesi var. Ama sadece Nobel Barış ödülü Oslo’da veriliyor. Çünkü Norveç dünya üstünde hiç bir savaşa girmemiş, desteklememiş bir ülkedir.

Slottparken ile çevrili Royal Palace, Karl Johan’ın İsveç tahtında oturduğu 1825 yılında inşa edilmeye başlanmış. Ancak sarayın yapımı, hükümdarın 5. ölüm yıl dönümüne denk gelen 1849’da tamamlanabilmiş.

172 odalı görkemli yapıya daimî olarak yerleşen ilk hükümdar ise 1905 yılında Kral 7. Haakon olmuş. Yakın zamanda modernize edilen saray, hala kraliyet ailesi tarafından ikametgâh olarak kullanılıyor.

Norveç Kraliyet Sarayı, sadece yaz aylarında ziyaretçi kabul ediyor. Kabine salonu, konsey odası, beyaz salon, Kral 7. Haakon’un süiti, üst antre, kuş odası, aynalı salon, yemek odası, küçük tören odası, büyük salon ve ziyafet salonu içeride göreceğiniz ihtişamlı odalar.

Sadece Norveç değil, belki de tüm İskandinavya’nın en ikonik yapılarından olan Oslo Fiyordu’nun kıyısında yer alan ve buzulu andıran Oslo Opera ve Balesi’nin binası 2008 yılında açılmış. Hükümet o zamanlar uluslararası bir yarışma düzenlemiş ve 350 başvuru gelmiş bu binanın tasarlanması için. Bu tasarımları halka sunmuş ve 70.000 kişi oy kullanmış. Son olarak bu tasarım seçilmiş. Mimarlık firmasının bu tasarım için hedeflediği noktalar şunlar olmuş: erişilebilir çatısı ve geniş, halka açık lobileri ve binayı heykelsi olmaktan çok sosyal bir anıt yapmak. Opera Binası’nın çatısına rampa yoldan yürüyerek çıkılıyor.

Telthusbakken, Maridalsveien’den başlayıp Akersveien’e kadar uzanan sokak.

Oslo’nun kent merkezine oldukça yakın bu sokakta, 18. ve 19. yüzyıldan kalma ahşap evleri çok iyi korunmuş halde bulunuyor. Tam fotoğraflık sokak.

Yılda ortalama 1 milyon ziyaretçi ile Oslo’nun en turistik yerlerinden biri olan Vigeland Sculpture Park (Vigeland Heykel Parkı), Gustav Vigeland’a ait 200’den fazla heykelin sergilendiği bir açık hava müzesi.Vigeland Heykel Parkı monolit, köprü ve çeşme olmak üzere 3 bölümden oluşuyor.Ünlü heykeltıraş Vigeland’ın1925-1933yılları arasında şekil verdiği 58 bronz heykel köprü bölümünde sergilenmekte.

1920’li yılların sonunda parka taşınan monolit, 180 ton ağırlığında, 17 metre yüksekliğinde ve parkın en yüksek noktasında yer alıyor. Bu yekpare sütun birbiri üzerine yığılmış 121 insan bedeni, hayatın çeşitli evrelerindeki kadın erkek ilişkisini anlatan 36 heykel grubundan oluşuyor. İşlenmesi 14 yıl süren eser Vigaland ölmeden kısa bir süre önce tamamlanmış.

The Angry Boy (Sinnataggen), The Monolith ve The Wheel of Life parktaki en ünlü ve en güzel heykeller!

Norveçli marangoz bir babanın oğlu olan Gustav Vigeland küçükken babasından ahşap oyma sanatını öğrenir. Daha sonra Oslo’ya gelip heykeltıraşlık öğrenen Vigeland, Henrik Ibsen, Arne Garborg, Knut Hamsun  gibi zamanın önemli insanlarının büstlerini 1901’de yapılan Nobel Barış Ödülü Madalyasının tasarlamıştır. Hala kullanılan bu madalyanın üzerinde de üç adet çıplak erkek figürü vardır.

Oslo’nun liman bölgesinde Karl Johans Caddesi üzerindeki Aker Brygge, restoran ve mağazaları ile 1980’li yıllardan beri kentin en nezih, yerleşim bölgelerinden biri. Rıhtım manzarası müthiş. 1980’li yıllara kadar, 150-200 yıl boyunca tersane olarak kullanılmış bölge eski tuğla evleri ve atölye binalarıyla tarihi bir görünüme sahip. Bugünse alışveriş, yemek yeme ve sosyalleşmenin merkezi.

Louise Bourgeois, Antony Gormley, Ugo Rondinone, Anish Kapoor, Ellsworth Kelly, Franz West ve Peter Fischli & David Weiss gibi modern ve çağdaş sanatın önemli isimlerinin yedi heykeli bulunan Tjuvholmen Park ilginç mimarisi, parkları ve müzeleri ile Oslo’nun en şık, modern bölgelerinden biri.

Oslo'nun içinden akışı güçlü minik şelalerin olduğu bir dere geçiyor. Bunun çevresinde Oslo’nun hipster mahallesi Grünerløkka bulunuyor.Eski endüstriyel binaların arasında kalmış, özgün tasarım mağazaları ve kafeleri ile ünlü bohem bölge.Tepenizdeki kocaman avize Ingens Gate’. Gate, Norveççede “cadde” demek ve okunuşu da “goğhte”.Bu arada Edvard Munch Grünerløkka’da yaşamış.

Damstredet 19. yüzyılın ilk yarısından kalma ahşap ve taş evlerin bulunduğu, arnavut kaldırımlı bir sokak ve sadece 160 metre uzunluğunda.

260 metrelik toprak patika Egeberggløkka’daki Kjærlighetsstien’de (Aşk Yolu)’ndanda yürümeyi ihmal etmeyin.

Storting Building, Norveç Parlamento binası, İsveçli mimar Emil Victor Langlet tarafından tasarlanmış ve 1866’da kullanılmaya başlanmış. İkinci dünya savaşı sırasında bina Alman kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş ve kışla olarak kullanılmış.

Nordik kültürüne dair bir aktiviteden bahsedeyim: Sauna! En ünlüsü Fin saunaları olsa da Norveç saunaları da meşhur. Kentte onlarca sauna var. Hatta fiyortları gezen yüzer sauna bile var.

Salt, göçebe bir sanat projesi. Proje, sanat, müzik, yemek ve mimariyi Sami Rintala (Rintala Eggertsson Architects) tarafından tasarlanan birkaç muhteşem ahşap yapıda bir araya getiriyor. Yıl boyunca açık ve Oslo’nun en büyük açık oturma alanlarından biri.

Daha çok genç nüfusun takıldığı yerlerden biri olan Vippa ise Oslo fiyordunun kenarında yer alan 11 farklı kaliteli tezgâha ev sahipliği yapan bir yemek alanı.

“Anneeee gene mi mezarlık!” diyerek tarihi19. yüzyılın başlarına dek giden içindebir çok ünlü kişilerin yattığıbir park-mezarlık olan Vår Frelsers gravlund (Our Saviour’s Cemetery) geldik. Burada Edvard Munch, Henrik Ibsen, Nobel ödüllü yazar Bjørnstjerne Bjørnson ve birçok ünlü sanatçılar, siyasetçiler ve akademisyenlerin mezarları bulunuyor.

Henrik Ibsen, Edvard Munch gibi Norveç’te yetişmiş en büyük sanatçılardan biri ve Oslo’da birçok yerde adı var. Ulusal Tiyatro binasının ön yüzünde, buraya çok yakın müzesinin bulunduğu cadde (Henrik Ibsens gate) ve yine bu bölge boyunca kaldırımlarda Ibsen’in Peer Gynt ve başka eserlerinden alıntılar yerlere kazınmış.

Methini çokça duyduğum balıkçı Fiskiert. Fiskiert’in meşhur tütsülenmiş somon ve balık çorbasının hem görseli hem de damağımızda bıraktığı tadı gerçekten anlatıldığı kadar Fiskeriet hakkında düzülen methiyeleri hak ediyor. (Reklam değildir. Bizzat deneyip, beğendiğim kendi deneyimimdir)

Norveçliler kahve demlemeye gerçekten aşırı özen gösteriyorlar. Sonuç mu? Lezzet inanılmaz!

Genelde kahvenin çekirdekler fazla kavurulduğundan dolayı doğal aromaları, tat nüansları kaybolur. Nordik kahveciler ise kahve çekirdeklerini hafif kavurarak tüm asiditenin ve doğal aromaların ortaya çıkarmayı hedefliyorlar.

Oslo’nun kahve bağımlısı lokalleri arasında da en iyi kabul edilen kahvecisi Tim Wendelboe (reklam değildir. Bizzat kendi deneyimimdir). Burası ödüllere boğulmuş bir kahveci. 2004 Dünya Barista ve 2005 Dünya Tadım şampiyonu. Wendelboe, 10 yılın sonunda kendi işini kurmaya karar vermiş ve 2007’de şehrin en hip bölgelerinden biri olan Grünerlokka’da bu butik dükkânını açmış. İçeride cam ile ayrılmış farklı bir bölmede kahve tadımı yapan bir ekip, diğer tarafta ise oldukça profesyonel bir yaklaşım ile kahve hazırlayan farklı bir ekip var. Toplamda 10-12 kişinin oturabildiği, ayakta da 3-4 kişinin barda kahve içebileceği bu küçük ve samimi mekânda ayrıca dünyanın farklı yörelerinden gelen çok özel kahve çekirdekleri satıyor. Bu küçük mekân dışında Wendelboe’nın kahve hazırlama kursu ve kahve üzerine yazdığı kitapları, çektiği videoları var.

Biz Honduras kahvesini denedik. Kahvenin lezzeti o kadar yoğun ve unutulmaz ki hatırı da tadı da kırk yıldan fazla sürecektir kesin.

Sıra geldi Norveç’in tatlarına…

Skolebrod Norveç’te sık sık karşılaşabileceğiniz değişik bir hamur işi tatlısı.

Skillingsboller, tarçın dolgulu ve üzeri şekerli tarçınla kaplı bir çeşit tarçınlı rulo.

Vafler, Norveç usulü waffle. Üzerine Brunost, keçi veya inek sütünden yapılan karamelimsi bir peynir sürülerek yeniliyor.

Yemek yiyebileceğiniz, Norveçli gençler ile kaynaşabileceğiniz eskiden endüstriyel bir bina olan, bugünse içerisinde 30’a yakın restoran, bar, atıştırmalık tezgâhı bulunan Mathallen Food Hall. Bir sürü farklı mekân, bir sürü farklı mutfak, hepsi tek bir çatı altında.

Kuzeyin kendine özgü yaşama stilini görebildiğimiz, huzurlu ve düzenli hayatını gözlemleyebildiğimiz, şehrin kendini saklamayan doğal güzelliklerini ile her an iç içe olduğumuz Oslo’nun doğasına, şehrin güzelliğine, batmayan güneşine, insanların farklı bakış açılarına ve yaşam tarzlarına hayran hayran iç geçirerek Oslo’ya veda ettik.