Heybeliada Gezi Notları
Güzel bir deniz manzarasının eşliğinde vapur yolculuğuyla ulaştığımız Heybeliada'da ilk olarak iskele ve Heybeliada Deniz Lisesi karşıladı bizleri.
Heybeliada Sanatoryumu
Deniz Lisesi’nden yukarı doğru çıkan yokuştan ilerleyince adanın güneyinde Çam Limanı’nın arkasındaki, limana bakan tepede bulunan Sanatoryum’a vardık. Heybeliada’nın simgelerinden olan Sanatoryum, Türkiye’nin ilk verem hastanesi. 1924’te Atatürk’ün talimatıyla açılan ve daha sonra genişletilen Sanatoryum; temiz havası, iyi bakımı ile İsmet İnönü, Rıfat Ilgaz gibi birçok ünlüyü de misafir etmiş. Fakat 1980 sonrası devlet desteği kesilmiş ve ayakta durması zorlaştığından 2005’te kapatılmış.
Aya Spridon Manastırı (Terk-i Dünya Manastırı)
Sanatoryum’dan sonra Çam Limanı Yolu’nda ilerleyince; sol tarafa, yerleşimin olmadığı Alp Görüngen Yolu’na saparsanız 'Terk-i Dünya’ya ulaşırsınız. Burası, adından da anlaşılacağı gibi, 1859’da dünya hayatını terk etmek için adaya gelen bir keşiş tarafından yapılmış küçük bir ev. Ortodoks olan keşiş öldükten sonra buraya onun adıyla anılan Aya Spridon Manastırı (Terk-i Dünya) adlı bir kilise yapılmış.
Askeri Misafirhane’yi görünce adanın merkezine ve yerleşim alanlarına yaklaştığınızı anlayabilirsiniz. Buradan Refah Şehitleri Caddesi’ne çıkarsınız. Bu cadde adanın en popüler caddelerinden biri. Adanın en güzel oteli diyebileceğim 1858’de açılan 'Halki Palace Otel’in ve tarihi köşklerin olduğu bir cadde.
İsmet İnönü Köşkü
Bu tarihi köşklerden biri, adı daha çok 'İnönü Evi' olarak bilinen; Atatürk’ün de bir süre kaldığı Mavromatis Köşkü. Köşk, 19. yüzyılda yapılmış; 1934 yılında ise İsmet İnönü’nün olmuş. Şu anda müze olarak kullanılmakta.
Hüseyin Rahmi Gürpınar Evi
Yine bu caddedeki Demirtaş Sokak’ta bulunan, ünlü edebiyatçı Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın evi görülmeye değer. Heybeliada'da denize hâkim bir tepede bulunan müzede, aralarında Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın kendi yaptığı el işlerinin de bulunduğu eşyalar ve kitaplar sergileniyor.
Değirmen Burnu
Refah Şehitleri Caddesi’nden içeri girmeden devam ettiğinizde, solda Kayıkhane’yi görürsünüz. Bu yol ve ilerisi, adanın en güzel manzarasına sahip yolu. Ayrıca Heybeliada Su Sporları Kulübü de burada bulunuyor. Adanın bu kısmı meşhur 'Değirmen Burnu'. Buradaki değirmenden dolayı bu ad verilmiş. Bir rivayete göre adada Ruhban Okulu açık olduğu zamanlarda, okul kendi ihtiyacını ektikleri buğdayları bu değirmende öğüterek karşılıyormuş. Atatürk zamanında ise bu bölgeler kendisinin emri ile yeşil alana dönüştürülmüş.
Aya Triada Manastırı (Ruhban Okulu)
Değirmen Burnu’na yakın, adanın kuzeybatısında kalan 'Papaz Dağı' da denen 'Ümit Tepesi'nde bulunan Aya Triada Manastırı 9. yüzyılda kurulmuş. Manastırın Ruhban Okulu olarak eğitim vermesi, 1844 yılında Abdülmecit’in izni ile din adamı yetiştirmek üzere başlamış. 1971 yılında dönemin şartlarından dolayı Anayasa Mahkemesi tarafından tüm okullara devlet denetimi şartı getirilince, bu şart kabul edilmediği için kapatılmış. Burayı gezmek için özel bir izin gerekiyor ama biz gittiğimizde 15:00’e kadar açık olan okulu gezme şansına sahip olduk.
Ayios Nikolos Rum Ortodoks Kilisesi
Heybeliada‘da görülebilecek bir diğer kilise ise, Aya Nikola Rum Ortodoks Kilisesi. Bu kilise; Değirmen Burnu’ndan inip, Fayton Parkı’nı geçtikten sonra sahile yakın İşgüzar Sokağı’nın başında bulunuyor. Burası 1850’li yıllarda, Nikola adlı Ortodoks Papaz adına yapılmış.
Aya Yorgi (Saint Georges) Uçurum Kilisesi
Heybeliada'nın Büyükada (Nizam semtine karşı) cephesinde; Sanatoryum yolu üzerinde yüksekçe bir falez üzerinde olması sebebiyle, Krimnos Precipise Uçurum Manastırı da denirmiş.
S.Vizandios'a göre manastır kolay kırılan bir kaya üzerindedir. 1862'de toprak kaymasını önlemek üzere bir keşiş Aya Effimia ayazması üzerine duvar yaptırmıştır.
Süslü Mezar
Aya Yorgi Manastırı’nın önündeki yola yakın bir yerde kubbeli, renkli camlı, içindeki yüksek bir kaide üzerinde melek heykeli olan çok güzel özgün bir mezardır. İngiltere'nin Gemlik başkonsolosu Kangelidis'in karısına aittir. Heykelleri İtalya'dan getirtilmiştir. 1868 yılında yapılmıştır. Kangelidis'in kendi mezarı da avlusundadır.
Aya Yorgi’den başka, Deniz Kuvvetleri’ne ait arazinin içinde bulunan 1400’lü yılların ortalarında yapılmış 'Hagia Panaghia Kamariotissa Kilisesi' de vardır. Bu kilisenin özelliği, burada Bizanslılar tarafından yaptırılmış son kilise olması. Burada ayrıca yıkıntılarında Ioannes Palaiologos’un adı geçen bir kitabe bulunmuş.
Bu kadar gezmeden sonra yemek yemeden adayı terk etmek olmaz…Heybeli’nin en tatlı ve özenilmiş mekanlarından biri Heyamola Ada Restaurant. Deniz görmemesi biraz beni demoralize etse de; çiçekler, asılı duran kabaklar, kareli masa örtüleri, renkli sandalyeleri beni içine çekti. Yemekleri tatmaya başlayınca da iyi ki gelmişiz dedik. Deniz ürünlerinin yanında et, köfte çeşitleri de mevcut. Özelikle kabak kızartması, tabule, iç bakla, patlıcan ezme ve kalamar uzun süredir yediğim en taze meze ve ara sıcaklardı. Birçok çeşit meze denedim, hepsi başarılıydı. Levrek iyi pişmiş ve lezzetliydi. İstavritler, denizden yeni çıkmıştı. Kısacası mekan temiz, servis hızlı ve düzgün. Adaya yolunuz düşerse ki, mutlaka düşsün, uğramanızı tavsiye ederim. Özellikle mekan sahibesi Zehra Hanım ve çalışanlardan Batu Bey’e verdikleri hizmetlerden dolayı çok teşekkürler.
Heybeliada’dan
- Değirmen Burnu’nu görmeden,
- Çam Limanı’na gitmeden,
- Sanatoryum’u, Deniz Lisesi’ni görmeden,
- Halki Palace Otel’ini gezmeden,
- Ruhban Okulu’nun tarihini öğrenmeden,
- Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, İsmet İnönü’nün müze evlerini gezmeden,
- Aya Spridon Manastırı'nda adak adamadan,
- Ayios Nikolos Rum Ortodoks Kilisesi, Aya Yorgi (Saint Georges) Uçurum Kilisesi ve Süslü Mezar’ı ziyaret etmeden,
- Tadım Dondurmacısı’nda sakızlı dondurmanın tadına bakmadan,
- Rakı-balık yapmadan
dönmeyin…