1805

Nigar'ın 45. Günü

Gece iyice çökmüştü. Nigar Selmaların bahçesinde oturmuş, Selma’nın ikram ettiği kahveyi içiyordu. 

SELMA- Ne yapacaksın peki? 

NİGAR- Ne yapacaksını var mı? Hiçbir şey. Ne yapabilirim? Onların yuvasını dağıtamam. 

SELMA- Ortada bir yuva mı kalmış? 

NİGAR- Ben nasıl alırım Keriman’ın günahını?Bir süre konuşmadan durdular. Sonra 

Selma’yı gülme tuttu. 

NİGAR- Ne gülüyorsun kız? 

SELMA- Ay ne bileyim sinirlerim bozuldu. Kız, Ferit bunca yıl seni beklemiş, adamın sevdasının büyüklüğüne bak. 

NİGAR- Ya sus kız kafamı karıştırma şimdi. Aa, dur bu arada pavyonda… 

Selma’nın gülmesi arttı. 

NİGAR- Kız dur bi be! 

SELMA- Ay yoksa bunca yıl sonra Hamza’da mı aşkını itiraf etti sana? 

NİGAR- Yok artık! 

SELMA- Ne yok artık? Kızım belli ki o da yıllardır seni bekliyor, yoksa çoktaan evlenirdi. 

NİGAR- Sus be ağzından yel alsın. Dinle bak, hani Mehtap diye bir kadın var demiştim ya. 

SELMA- Ne oldu? 

NİGAR- Kız dün içim parçalandı valla. Meğer küçücük bir çocuğu varmış. 

SELMA- Deme. 

NİGAR- Sorma. Üstelik bırakacak yeri de yok belli ki, orada uyutuyor çocuğu. 

SELMA- Hey yarabbim. 

NİGAR- O kadar üzüldüm ki kendi derdimi unuttum inan. Ama kadın tam bir cadı. Yardım etmek istedim, beni bir dövmediği kaldı. Açtı ağzını yumdu gözünü, yok ben gelince Hamza onun parasını kesmiş, yerinden etmiş… 

Nigar lafını bitirmedi. 

NİGAR- Bak şimdi anladım, çocuk Hamza’dan herhalde. 

SELMA- Aaa, ne diyorsun? Münevver hanımın kalbine iner valla. 

NİGAR- O yüzden benden nefret ediyor demek ki? Beni Hamza’nın bir şeyi sandı herhalde garip. Yarın gidince anlatayım bari. 

 -o- 

Ferit kana kana suyunu içip bardağı çalkaladı. Masayı toplamış, etrafı temizlemişti. Yatak odasından hala Keriman’ın ağlama sesi geliyordu. Bir an içeri girmeyi düşündü. Vazgeçip salona gitti. Koltuğa uzanıp üzerine battaniyeyi örttü. 

 -o- 

Sabah Keriman okula gitmeye hazırlanmıştı. Makyajını bile yapmıştı. Usulca baktı Ferit’e. Sessizce çıktı evden. Sokağa indiğinde etrafına bakındı. Lale ortalarda yoktu. Hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bu mahalleden nefret ediyordu. “Artık Ferit olmadığına göre” diye düşündü. Gözleri doldu. Hemen toparladı kendini. Ferit vardı ve hep olacaktı. Köşeyi dönünce hızlı adımlarla yürüyen Lale’yi gördü. Belli ki o da Keriman’a yakalanmamak için erken çıkmıştı. Biraz uzaklaşmasını bekledi. Sonra kendisine kızıp hızlandı. “Çocuğun ne günahı var?” diye düşündü. Aslında kimsenin günahı yoktu. Hayatın küçük oyunları herkesi ortalara savuruyordu işte. Lale’ye seslendi. 

KERİMAN- Lale! 

Lale sesi duyunca korkuyla döndü arkasına. 

KERİMAN- Lale beklesene beni. 

Lale kıpırdayamadı. Keriman’ın tepkisinden çekindi. 

KERİMAN- Günaydın Lale’ciğim nasılsın? 

Lale anlayamadan baktı. “Acaba rol mü yapıyor?” diye düşündü. 

LALE- Günaydın hocam. İyiyim, ya siz? 

KERİMAN- Ben de iyiyim bir tanem. Hadi hızlanalım, derse geç kalmayalım. 

Lale’nin kalbine sonsuz bir huzur yayıldı.

ARKASI YARIN.....

Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.