Nigar'ın 44. Günü
Gece Halime hanım’ın bahçesinde komşular toplanmıştı. Leyla eski tekerlekli sandalyesinde dizinde örtüsüyle bir köşede oturmaktaydı. Dışarı çıktığı için çok mutluydu. Komşuların dedikodularını dinlerken gözü kızına ve Selma’ya ilişti. Yan yana fısıltıyla konuşuyorlardı.
NİGAR- Ay Selma ne olur çocukları yatırınca gel bize. Neler olduğunu tahmin edemezsin. Hala elim ayağım titriyor.
SELMA- Kız söylesene ne oldu?
NİGAR- Anlatamam burada. Ferit’le ilgili.
SELMA- Ne?!
NİGAR- Sus kız.
Nigar ayağa kalktı, sahte bir neşeyle kadınlara döndü.
NİGAR- Aaa bu ne be? Taze çayınız kalmadıysa alır annemi giderim valla.
HALİME- Dur be deli kız. Elimi ayağımı dolaştırdın. Olmaz mı çay?
NİGAR- Ay dur Halime abla şaka yaptım. Sen otur biz kahve yapalım Selma’yla. Kalk kız Selma, şu moruklara bir kahve yapalım.
Selma ve Nigar içeri girerken Leyla yan gözle onlara baktı.
-o-
Nigar Selma’yı iterek mutfağa soktu, kapıyı kapattı.
SELMA- Kızım ne oldu ya?
Nigar hiçbir şey söylemeden Selma’nın boynuna sarıldı.
SELMA- Nigar ne oldu?
O sırada Halime içeri girdi.
HALİME- Kahveyi bulabildiniz mi? Aaa, kız ne yapıyorsunuz?
NİGAR- Arkadaşımı özledim Halime abla, sarılamaz mıyım?
HALİME- Hahaha ilahi Nigar, alemsin vallahi. Aha kahve kavanozu şu rafta. Hadi yapın.
SELMA- Tamam abla.
Halime çıkınca Selma Nigar’a anlat der gibi baktı.
NİGAR- Sabah Ferit yolumu kesti.
SELMA- Nee?
-o-
Ferit anahtarıyla kapıyı açtı. İçeride televizyonun ışığı dışında ışık yoktu. İki kadeh rakının etkisiyle neşesi yerindeydi. Ayakkabısını çıkarıp salona girdi. Karanlıkta yemek masasını gördü. Özenle hazırlanmıştı. Keriman’ın da yemediğini anladı. Salona ilerledi. Keriman televizyonun karşısında uyuyakalmıştı. Sehpanın üzerinde şarap şişesini fark etti. Tümü içilmişti. Ne yapacağını bilemeden uyuyan karısını inceledi. Kadının ağlamaktan yüzü şişmişti. İçi sızladı. Ama artık ok yaydan çıkmıştı. Bu kadını çok seviyordu. Ama insan olarak. Nigar’ın yerini kalbinde kimse dolduramıyordu. Keriman’ı üzmeden bu süreci atlatması gerekiyordu. Yanda duran battaniyeyi kadının üzerine örterken Keriman uyandı. Ferit geri çekilirken sendeledi. Keriman toparlandı.
KERİMAN- Hoş geldin.
FERİT- Ağladın mı sen?
Keriman gözlerini sildi.
KERİMAN- Karnın aç mı? Fırında…
Ferit karısının sözünü kesti.
FERİT- Keriman, lütfen…
KERİMAN- Hemen ısıtırım yeriz.
FERİT- Keriman artık bırak bunları lütfen. Tokum ben, yedim.
KERİMAN- Tamam.
FERİT- Kalk hadi yerine yat.
KERİMAN- Sen?
FERİT- Ben biraz oturacağım.
KERİMAN- Ferit… Ben böyle yaşayamam, ne olur artık üzme beni.
FERİT- Zaten üzmek istemiyorum, kıyamam sana. Ama ne olur sen de anla. Olmuyor, yapamıyorum. Hayatımı böyle geçiremem. Sen de çiz artık yolunu.
Keriman’ın gözlerinden yaşlar indi. Hırsla kalktı battaniyeyi fırlattı. Odasına doğru giderken masaya baktı. Örtüyü hızla çekip her şeyi dağıttı. Ferit iç çekerek seyretti.
ARKASI YARIN.....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.