3806

Süleymaniye Camisi'nin Minaresi Neden Parlıyor?

Anadolu topraklarının tartışmasız en büyük mimarı olan ve yaşadığı yüzyılın zenginliğinin aydınlığının hakkını veren Mimar Sinan, yaşadığı dönem boyunca üç hükümdara mimarbaşılık yapmıştı. Tasarladığı her caminin farklı özellikleri ve anlamı vardı. Bunlar arasında, Kanuni Sultan Süleyman için inşa ettiği Süleymaniye Camisi’ndeki simgesel özelliklerden biri cevahir minaresiyle ilgili olandır. Minarenin hikayesi, İran Şahı Tahmasb ile Kanuni arasındaki rekabetin bir anısı olarak yüzyıllardır camiye kazındı.

Sinan, İstanbul’un 7 tepesinden birine inşa ettiği caminin temelini kazmış ama epeyce bir zaman geçmişti. Halk, görkemli cami için her geçen gün daha da sabırsızlanmaya başladı, koskoca mimarbaşı acaba bir hata mı yapmıştı da, her gün camiye gelerek oturuyor, nargile içiyordu. Caminin yarım bırakıldığına dair dedikodular alıp yürümüştü. ''Ya Sinan bu camiyi bitiremeyecek ya da hünkarın parası bu camiyi yaptırmaya yetmedi'' şeklinde etrafta dedikodular yaymaya başladı. Oysa Sinan temelin oturmasını bekliyordu. Bu dedikodular Tahmasb’ın kulağına kadar geldi. Muhteşem Süleyman’a kendisini rakip gören İran Şahı Tahmasb Han, Kanuni’nin parasının tükendiğini ima edercesine, elçisiyle İstanbul'a bir mektupla bir mücevher sandığı gönderdi.

Övgülerle başlayan mektup, ilerleyen satırlarda Kanuni Sultan Süleyman'a adeta hakarete varacak sözlere dönüşmüştü. ''İşittik ki camiyi tamamlamaya kudretiniz kalmamış ve yarıda bırakıp vazgeçmişsiniz. Size, para ve mücevherat gönderiyorum. Bu cevherleri satıp bu parayı harcayarak camiyi bitiriniz ki, bu hayırlı işinizde bizim de hissemiz ola...'' Bu mektupla İstanbul'a gelen elçi, cami inşaatının hızla devam ettiğini ve kendilerine ulaşan bilgilerin gerçekle ilgisi olmadığını gördü fakat iş işten geçmişti.

Cihana hükmetmiş Muhteşem Süleyman, Şah Tahmasb’ın densizliğine çok sinirlendi. Elçinin yanında mücevher sandığını Mimar Sinan’a vererek “Bunları da öteki taşların arasına katıp caminin yapımında kullanasınız.” emrini verdi. Sinan ertesi gün caminin inşaatına gelen elçinin gözleri önünde, mücevherleri taş havanlarda dövdürerek, harcın içine kattı.

Derler ki, Sinan mücevherlerden bazılarını minarelerden birinin taşları arasına yerleştirdi. Cevahir minaresi adını alan minarelerden biri, güneşli havalarda ışıldamaya başlar, güneş akşam olup inmeye başlayınca her yerinden parıltılar gözlerinizi alır. Cevahir minaresinin hangisi olduğunu bulabilecek misiniz?

Banu Kutun
Sanat Tarihçisi