Nigar'ın 40. Günü
Nigar kendisini götürecek olan taksiye bindi. Karanlıkta ilerleyen aracın ışığında kucağında çocuğuyla yürüyen Mehtap’ı görünce şöförün omuzuna vurdu.
NİGAR- Dur, az dur şurada.
Araba durunca Nigar inip Mehtap’ın yanına koştu. Mehtap çocuğun ağırlığından yavaş yavaş yürüyordu.
NİGAR- Mehtap! Mehtap beklesen biraz.
Mehtap kendisine doğru koşan Nigar’ı görünce durdu.
MEHTAP- Ne istiyorsun be!
NİGAR- Nereye gidiyorsun?
MEHTAP- Cehenneme! Sana ne?
NİGAR- Gecenin karanlığında çocukla yürünür mü?
MEHTAP- Sana ne ulan, sana ne!
NİGAR- Bağırma çocuğu uyandıracaksın.
Gel hadi bırakalım seni. Bak üşümüş çocuk.Mehtap acı dolu bir kahkaha attı.
MEHTAP- Ne oldu? Acıdın mı bize? Defol git şurdan! Hamza’yı ayartmadan önce düşünseydin bunları! Kimseye ihtiyacım yok benim, defol!
Mehtap hızlı hızlı yürüyerek uzaklaştı. Nigar üzgün bir ifadeyle tekrar bindi taksiye.
ŞÖFÖR- Abla uğraşamazsın bu pavyon kırıntılarıyla, sen kendi işine bak.
NİGAR- Asıl sen kendi işine bak.
-o-
Nigar eve girdiğinde neredeyse gün ağaracaktı. Annesi uyuyordu. Usulca geçti odaya. Içeri gittiğinde Lale’nin orada uyuduğunu hatırladı. Sessizce soyunup pijamalarını giydi. Lale’nin yanına kıvrılıp uyudu.
-o-
Sabah Sinan’ın neşeli sesiyle uyandığında Lale’nin kendisini seyrettiğini fark etti.
SİNAN- Hadi kalkın artık ya! Çayı demledim, masayı kurdum. Kalkın biriniz bir omlet falan yapın!
NİGAR- Vay be! Aslanım benim! Şimdi sana omletin kralını yapacağım.
Sinan dışarı çıkınca Nigar yattığı yerden kalktı.
NİGAR- Kızım hadi sen de hazırlan okula geç kalma.
LALE- Hala sana bir şey sorabilir miyim?
NİGAR- Sor kuzum.
LALE- Sen makyaj mı yapıyorsun?
Nigar tedirgin baktı kıza.
NİGAR- O da nereden çıktı? Ne makyajı?
LALE- Ne bileyim, sanki gözlerinde sürme varmış gibi.
Bir de parlak simler vardı alnında.
NİGAR- Hahaha, ilahi Lale. Daha anlayamadın mı halan doğuştan makyajlı, doğuştan güzel!
Yastığı fırlattı.
NİGAR- Kalk tembel kalk hadi, bırak gevezeliği!
Lale gülerek çıktı odadan. Nigar derin bir nefes alarak sakinleşmeye çalıştı. Aynada kendisine baktı. Gerçekten de göz altlarında kalemin izi vardı. Eliyle sildi.
-o-
Kahvaltıda herkesin neşesi yerindeydi.
NİGAR- Ay anne ne güzel bir şeymiş hazır kahvaltıya konmak.
SİNAN- Ama bu alışkanlık haline gelmesin lütfen hanımlar. Arada bir tamam. Gerisi sizde.
Hepsi güldüler. Nigar göz ucuyla annesine baktı. Onun da keyfi yerindeydi.
NİGAR- Ne pişireyim akşam size söyleyin.
LALE- Börek.
LEYLA- Ispanak.
SİNAN- Hay sizin hayal dünyanıza…
NİGAR- Terbiyesiz.
SİNAN- Köfte yap hala, yanına da dometesli pilav.
LEYLA- Bir de cacık.
Tekrar güldüler.
NİGAR- Hadi sallanmayın geç kalacaksınız.
LALE- Sen çıkmıyor musun hala?
NİGAR- Biraz etrafı toplayım çıkacağım. Hadi gidin siz.
-o-
Nigar bulaşıkları bitirdikten sonra annesinin yanına geldi.
NİGAR- Anne…
LEYLA- Söyle yavrum.
NİGAR- Bana kızma, kötü bir şey yapmıyorum. İdare et beni biraz daha tamam mı?
Leyla sarılıp öptü kızını.
LEYLA- Tamam yavrum. Bir bildiğin vardır senin.
NİGAR- Var anne. Emin ol. Akşam seni dışarı çıkarayım biraz, hava çok güzel.
LEYLA- Ah öyle iyi olur ki.Tekrar sarıldılar.
-o-
Nigar çantasına sıkı sıkı sarılmış yürüyordu. Caddeye çıkınca etrafına bakındı. Karşıdaki bankaya girdi. Sıra numarasını alıp oturdu. Tanıdık var mı diye içeridekilere baktı. Sıra kendisine gelince bankoya yaklaştı.
NİGAR- İyi günler, bir hesap açtıracaktım.
ARKASI YARIN....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.