Nigar'ın 39. Günü
Mehtap türküsünü bitirdiğinde salonda kimsenin onu dinlemediğini fark etti. Herkes sarhoştu. Kahkahalar yükseliyordu. Sahneden çıkarken perdenin arkasında Nigar’la karşılaştı. Nar çiçeği elbisesinin içinde çok güzel görünüyordu. Makyajı da çok güzel olmuştu. Kıskançlıkla bakıp yanından geçerken fısıldadı.
MEHTAP- Boşuna süslenmişsin şıllık, herkes sarhoş.
Nigar cevap vermeden sahneye çıktı. Saz ekibi sigara içmek için dışarı çıkıyordu. Loş ışıkta salonu süzdü. Hamza’yı aradı gözleri. Her zaman ki yerinde değildi. Mikrofona yaklaştı ve müziksiz söylemeye başladı.
NİGAR- “Rüya gibi her hatıra, her yaşantı bana…”Saz ekibi ne yapacağını bilemedi.
NİGAR- “ Ne bulduysa kaybetti, gönül aşktan yana…”
Salondaki gürültü yavaş yavaş kesilmeye başladı. Kemancı geri dönüp çalmaya başladı. Diğerleri de söylenerek yerlerine oturdu.
NİGAR- “ ağlama değmez hayat, bu göz yaşlarına…”
Salondakiler de parçaya eşlik etmeye başlayınca Nigar’ın keyfi iyice yerine geldi.
-o-
Hamza üst kattaki odasından dinliyordu Nigar’ı. Viskisinden bir yudum aldı. “ Bu kız pavyon sarhoşlarını bile yola getirir” diye düşündü. Masanın yanındaki düğmeye bastı. Içeri giren adam saygıyla durdu kapıda.
HAMZA- Ahmet oğlum, Mehtap’ı çağır.
AHMET- Tamam abi.Az sonra
Mehtap içeri girdi. Hamza eliyle oturmasını işaret etti. Nigar’ın sesi duyuluyordu.
MEHTAP- Ne istiyorsun?
HAMZA- Şu sesi duyuyor musun?
MEHTAP- Duyuyorum ne olmuş?
HAMZA- Bak sende biten bu işte, çoşku.
MEHTAP- Ne demezsin? Elin pis sarhoşlarına şarkı söylerken çoşkulu olmak çok kolay sanıyorsun değil mi? Onu da görürüm ben bir kaç ay sonra.
HAMZA- Mehtap… Bak seni burada hala tutuyorum çünkü acıyorum.
MEHTAP- Tutacaksın tabii! Piçinin karnı doysun diye tutacaksın!
HAMZA- Bağırma lan!
MEHTAP- Ne yaparsın? Yine döver misin? Döv ulan döv! Bu devran böyle sürmez!
HAMZA- Bana bak Mehtap! Piçini bana yamamaya kalkma! Kim bilir kimden peydahladın?
Mehtap bu lafın üzerine ağlamaya başladı. Hızla çıktı odadan.
HAMZA- Allahın manyağına bak ya! -
-o-
Nigar işini bitirmiş giyinirken saat ikiyi geçiyordu.
NİGAR- Çok geç kaldım bugün. Hemen gidip uyumam lazım.
Hızla makyajını silmeye başladı. O sırada aynadan köşede büzüşmüş yatan çocuğu fark etti. Korkuyla kalktı yerinden. Çocuğun yanına gitti. Üç yaşlarındaki küçük çocuk derin derin uyuyordu. Ne yapacağını bilemedi. Çocuğun üstünü örttü. Makyajını silmeye devam etti. Eşyalarını toplarken içeri Mehtap girdi.
MEHTAP- Gitmedin mi sen daha?
NİGAR- Şimdi çıkıyorum. Mehtap biraz konuşalım mı?
MEHTAP- Ne konuşacağım senle be? Çık git şuradan.
Mehtap çocuğun yanına gidip çocuğu uyandırmaya çalıştı.
MEHTAP- Ozan… Kuzum hadi kalk gidiyoruz.
Nigar kadından böyle yumuşacık, şevkat dolu bir ses çıkınca şaşırdı.
NİGAR- Senin mi?
MEHTAP- Sana ne?
NİGAR- Niye buraya getiriyorsun?
MEHTAP- Keyfimden. Var mı diyeceğin?
NİGAR- Ee, terslenip durma be! İnsan gibi soruyoruz sana!
Mehtap ağlamaya başladı. Nigar gidip yanına oturdu.
NİGAR- Bana niye kızdığını inan ki bilmiyorum. Oysa arkadaş olabiliriz.
Mehtap hışımla kalktı ayağa.
MEHTAP- Arkadaş olurmuş! Ulan geldin bütün dünyamı kararttın be! Senin yüzünden Hamza yüzüme bakmıyor benim! Paramı da yarıya indirdi!
Nigar’ın şaşkınlıktan gözleri açıldı.
NİGAR- Hamza’mı? Ama ben…
Nigar lafını bitiremeden içeri giren bir adam Nigar’a zarfını uzattı. Sonra kapıda durup Mehtap’a pis pis bakmaya başladı. Mehtap hala uyumakta olan çocuğu kucaklayıp çıktı.
ARKASI YARIN.....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.