Nigar'ın 38. Günü
Lale masada kalan son tabakları da mutfağa götürdü. Nigar çoktan bulaşığa başlamıştı.
LALE- Ben yıkardım.
NİGAR- Gerek yok.
Lale halasının hala kendisine kızgın olduğunu anladı. Hiç bu kadar küskün görmemişti onu. Ne yapacağını bilemedi. Çaresiz içeri gitti.
Babaannesinin yanına oturdu. Yaşlı kadın torununu kendine çekti, sarıldı.
LEYLA- Üzülme, nasıl olsa barışırsınız. O sana dayanabilir mi hiç?
Sinan televizyondan gözünü ayırmadan konuştu.
SİNAN- Ya babaanne bırak ya. Halamı bu kadar kızdırdığına göre kimbilir ne yaptı?
Lale’nin gözleri doldu.
SİNAN- Ben gidip biraz dondurma alayım, sever halam.
LEYLA- Oğlum çıkma bu saatte dışarı.
SİNAN- Gelirim hemen.
Sinan ceketini alıp çıktı.
-o-
Nigar bulaşıkları bitirmiş, çay koymaktaydı. Kapı çalınca sıçradı. Sinan elinde bir kutu dondurmayla içeri girdi.
SİNAN- Hala bak ne aldım?
Nigar Sinan’ın gözlerindeki sevgiyi görünce ne yapacağını bilemedi. Gözleri doldu. Hiçbir şey söylemeden sıkı sıkı sarıldı çocuğa.
SİNAN- Hala dur, dondurma dökülecek.
NİGAR – Döker miyim onu hiç? Beni düşünüp dondurma almışsın döker miyim hiç?
Kapıda boynu bükük kendisine bakan Lale’yi gördü. Gözlerinden yaşlar indi.
NİGAR- Gel buraya saçaklı, gel.
Lale ürkek adımlarla yaklaştı. Halasına sarıldı. Nigar koklayarak öptü kızı.
NİGAR- Siz benim canımsınız, anladınız mı?
-o-
Ay ışığı odaya dolmuştu. Lale Nigar’ın koynunda uyuyordu. Ağlamaktan gözleri şişmiş çocuğa sevgi dolu gözlerle bakan Nigar itinayla onun üstünü örttükten sonra yavaşca kalktı yanından. Duvardaki saat 12 ye geliyordu. Usulca giyindi. İçeriden ses gelmiyordu. Çantasını alıp yavaşca kapıyı açtı. Salona geldiğinde Sinan’ın televizyonun karşısında uyuya kaldığını gördü. Çantasını bir köşeye bıraktı. Leyla’nın gözleri kapalıydı. Ne yapacağını bilemedi. Televizyonu kapatıp Sinan’ın yanına gitti.
NİGAR- (fısıldayarak) Sinan… Oğlum kalk hadi yerine yat. Sinan…
Nigar’ın sesiyle Leyla uyandı ama sesini çıkarmadan gözlerini yeniden kapattı.
NİGAR- Sinan, kalk oğlum her yerin tutulacak burada.
Sinan gözlerini açmadan kalktı, odaya doğru yürümeye başladı. Sonra birden halasına döndü.
SİNAN- Hala çay yapayım mı sana?
NİGAR- (fısıldayarak) Ne çayı oğlum? Yatıyoruz hepimiz.
Sinan halasına sarıldı.
SİNAN- Seni çok seviyorum halacığım.
NİGAR- Ben de seni kuzum, ben de seni.
Sinan cümleyi dinlemeden gözleri yarı kapalı odasına gidip kendini yatağın üstüne bıraktı. Nigar üstünü örtüp çıktı odadan. Salona geldiğinde annesinin karanlıkta kendisini izlediğini fark etti. Ona bakmamaya çalışarak çantasını aldı, tam çıkarken annesinin sesini duydu.
LEYLA- Nigar…
Nigar arkası dönük durdu. Annesine cevap vermeden usulca çıktı dışarı.
LEYLA- Gitme kızım…
Nigar kapının önüne çıkınca çantasından başörtüsünü çıkarıp taktı. Iki adım atıp annesinin yattığı yerin önündeki cama baktı. Yaşlı kadın tülü aralamış onu seyrediyordu. Hızlı adımlarla uzaklaştı. Köşeye vardığında taksinin henüz gelmediğini fark etti. İçine bir korku düştü.
NİGAR- Yoksa Hamza vaz mı geçti? Hey Allahım ne yaparım ben? Para kazanmam lazım benim.
O sırada taksinin geldiğini gördü. İçi rahatladı. Sonra kendi kendine gülmeye başladı.
NİGAR- İşe bak! Pavyona gidemiyorum diye üzüldüm.
Taksiye bindi. Şöför aynadan baktı ona.
NİGAR- Çek bakalım pavyona!
Adamın aynadaki şaşkın yüzünü görünce kahkaha atmaya başladı.
-o-
Pavyondaki dolabını sakince açtı. Yüzünde soğukkanlı ve muzip bir ifade vardı. Artık bu oyunu bilerek oynayacaktı. Elini elbiselerin üstünde dolaştırdı usulca. Nar kırmızısı elbiseyi çıkardı yerinden. Aynanın önünde üstüne tutup bakarken kapı hızla açıldı. Mehtap kapıda durup kızgınlıkla baktı. Nigar tam bir şey söyleyecekken Mehtap’ın arkasında Hamza belirdi.
HAMZA- Mehtap ne dikiliyorsun burada? Sıran geldi.
Mehtap bir şey söylemeden gitti. Hamza içeri girecekken Nigar eliyle durdurdu onu.
NİGAR- Giyineceğim Hamza, çıkar mısın lütfen?
HAMZA- Nigar…
NİGAR- Hamza, bu senin dediğin gibi bir iş. Ben de işime hazırlanacağım, çıkar mısın lütfen?
Hamza kıpkırmızı oldu. Arkasını dönüp gitti. Nigar sakince kapattı kapıyı.
ARKASI YARIN....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.