Nigar'ın 35. Günü
Nigar kendi evine doğru birkaç adım atıp durdu. Canı hiç içeri girmek istemiyordu. İçi yanıyordu. Kendini caddeye doğru attı. “Keşke çantamı yanıma alsaydım” diye düşündü. Ellerini hırkasının cebine attığında on lira buldu. Sahile doğru yürüdü.
-o-
Sinan camdan dışarı bakıyordu.
LEYLA- Oğlum bırak bakmayı gelir şimdi, nereye gidecek?
SİNAN- Ben çıkıp arayacağım. Selma ablaya gitmiştir o.
LEYLA- Aa, uzattınız ama! Bu kadar düşünüyorsanız halanızı, girin mutfağa pişirin bir şeyler, geldiğinde sevinsin! Yeter artık çocuklar! Bütün yük sırtında, hiç yardımcı olmadığınız gibi üstüne bir de üzüyorsunuz. Yazık değil mi halanıza? Sizin için çırpınıp duruyor, kendisi için hiçbir şey yapmıyor. Kocaman oldunuz artık.Lale, koltukta ağlamaktan yüzü şişmiş, bir köşeye büzüşmüş oturuyordu. Babaannesinin sözleriyle kalktı.
LALE- Tamam babaanne, ben hazırlarım bir şeyler.
LEYLA- Sinan hadi oğlum sen de yardım et.
Sinan Lale’nin arkasından mutfağa gitti. Masanın üstünde Nigar’ın aldıkları duruyordu. Birbirlerine baktılar. Lale çaydanlığa su koyarken Sinan poşetleri boşaltmaya başladı.
SİNAN- Dur kız, makarna yapmaya gerek yok. Baksana halam yine et almış. Bunu kızartırız. Sen salata yap.
-o-
Keriman masayı hazırlamıştı. Ferit her zamanki yerinde gazete okuyordu. Kısık bir müzik sesinden başka ses yoktu. Keriman kocasına gülümseyerek baktı.
KERİMAN- Yemek hazır Ferit.
Ferit gazeteyi indirmeden cevap verdi.
FERİT- Tamam geliyorum.K
Keriman’ın midesi yandı. Ortamı yumuşatmak istedi.
KERİMAN- Birer kadeh şarap içer miyiz?
FERİT- Olur.
Ferit’in bu hiç itiraz etmeyen hali Keriman’ı deli ediyordu. Mutfağa gitti. Gazetenin arkasındaki Ferit için de durum pek farklı değildi. Bugün az kalsın karşı kaldırıma geçip Nigar’a sarılacaktı. O kadar özlemişti ki onun kokusunu. Onun gözlerinde de aynı cümleleri okuduğunu anladı. Yaşadığı hayatın anlamsızlığını düşündü. Yıllardır bir inat uğruna bir araya gelememişlerdi. Keriman’a ne kadar haksızlık yaptığını düşündü. Ona bir çocuk bile vermemişti. Ama ona karşı hep dürüst olmuştu. Onu hiç aldatmamıştı. Nigar’ın o saçma kararına saygı gösterdiğinden beri ona ait olmayan, başkalarının kurduğu bu hayatı yaşıyordu. Evet, Keriman’ı sevmiyordu ama saygı duyuyordu. Onun yerinde bir başkası olsa çoktan biterdi bu ilişki. Keriman’ın ayak seslerini duyunca gazeteyi bırakıp masaya gitti. Yüzünde çektiği acının izleri vardı. Yerine oturdu. Keriman kadehleri bırakıp şarabı açması için Ferit’e uzattı. Ferit her zamanki gibi konuşmadan aldı şişeyi ve açtı. Kadehlere doldurdu. İlk yudumları aldılar. Ferit karısıyla göz göze gelmemeye çalışıyordu.
KERİMAN- Tabağını uzatır mısın?
Ferit tabağını uzatırken göz ucuyla karısına baktı. Keriman’ın elleri titriyordu.
FERİT- Sen iyi misin?
KERİMAN- İyiyim, yorgunum biraz.
-o-
Nigar sahildeki seyyar çay ocağının yanındaki tabureye oturmuş, çay içerken balık tutanları izliyordu. Lale’yi düşünüyordu. “Acaba ne zamandan beri nefret dolu bana karşı” diye düşündü. “Keriman nasıl da zehirlemiş bunu? Tabii buldu içine kapanık çocuğu, işledi durdu. İyi de koynumda büyüttüğüm kuzu beni hiç mi tanımadı? Benim aşkımı kalbime gömdüğümü bilmiyor mu? Ferit evlendiği gün bitti benim için her şey. Artık sadece büyük bir acı o.” Yine gözleri doldu.Hamza arabasıyla geçerken yüzü denize dönük oturan Nigar’ı gördü.
HAMZA- Bu saatte burada ne işi var Nigar’ın?
Arabayı ileride bir yere park edip indi. Nigar’ın yanına doğru yürüdü. Nigar elindeki boş çay bardağını yere bırakıp doğrulurken yanına gelen Hamza’yı gördü. Hemen toparlandı.
HAMZA- Nigar?
NİGAR- Hamza? Ne işi var bu saatte senin burada?
HAMZA- Ben de sana aynı şeyi soracaktım. Hayırdır?
NİGAR- Hiç. Öylesine hava almaya çıkmıştım. Hadi iyi geceler.
HAMZA- Dursana biraz, ben bırakayım seni eve. Bu saatte tek başına yürüme.
Nigar’ın içinden bir kahkaha yükseldi ama gülmedi. Gülümseyerek baktı Hamza’ya.
NİGAR- İlahi Hamza? Ben gece yarıları pavyonda çalışan bir şarkıcıyım. Oradan korkmuyorum da doğduğumdan beri oturduğum mahallemden mi korkacağım? Hadi sana iyi geceler. Malum bugün pavyon günüm değil, güzelce uyuyacağım.
Nigar hızla yürümeye başladı. Hamza yetişip kolundan tuttu.
HAMZA- Nigar dur! Biliyorum kızgınsın bana ama hiçbir şey gördüğün gibi değil.
Nigar kolunu kurtarıp Hamza’nın gözlerinin içine bakar.
NİGAR- Orasını zaten yaşayıp anladık Hamza.
Pavyon, sarhoşların önünde şarkı söylemekmiş. Ayrıca orada kadınlara tokat atılırmış, ağzı yüzü dağıtılırmış. Çocukluk arkadaşın bile orada başka bir şeye dönermiş. Hepsini yaşayıp anladık. Evet, hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş. Hadi sana iyi geceler. Yarın gece işimin başında olurum merak etme patron!Nigar hızla uzaklaşırken Hamza arkasından bakıyordu. Ağlamak üzere olduğunu anlayıp etrafına bakındı.
ARKASI YARIN.....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.