Nigar'ın 23. Günü
Nigar çocuklar gittikten sonra annesinin kahvaltısını da kaldırıp yanına oturdu. Kumandayı, sürahiyi annesinin ulaşabileceği yerlere yerleştirdi. Leyla sevgi dolu baktı kızına.
LEYLA- Benim kadersiz güzel kızım.
Nigar sarılıp öptü annesini. Neşeli bir sesle,
NİGAR- Ne oldu kız hayırdır?
LEYLA- Ne bileyim öylesine işte. Şu çocuklar sen olmasan ne yaparlardı acaba?
NİGAR- Amaan, sen bakardın, ne olacak?
LEYLA- Onlar mutlu olsun diye çırpınıyorsun.
NİGAR- (duygulanır) Ne yapayım anne? Görüyorsun, büyüdüler, ihtiyaçlarına yetişemiyorum artık. Ek iş bulsam mı diye düşünüyorum. Zaten anasız babasızlar bir de parasız olmasınlar istiyorum. Utanmasınlar kimseden, boyunları bükük kalmasın istiyorum.
LEYLA- Kızım zaten perişan oluyorsun yorgunluktan, ek iş nereden çıktı?
NİGAR- Ne bileyim anne? Hadi ben geç kalmayım. Cadı köpürür yine.Annesini öpüp, çantasını aldı. Kapıda durup baktı annesine.
NİGAR- Bir şey olunca Selma’yı çağırırsın.
LEYLA- Tamam kızım.
-o-
Sinan okulun bahçesine girdiğinde herkes çoktan derse girmişti. Zaten istediği de buydu. Kimseyle konuşmak istemiyordu. Ders biter bitmez de kaçacaktı. Kararlıydı. Sanki onun inadına yapıyorlardı. Her gün bir yere yemeğe gitme, tekne turu, gece bara gitme… Adamlar üniversiteye gezmeye gelmişlerdi sanki. Futbol oynamak, kahvede kağıt oynamak falan yoktu kitaplarında. Suratı asıldı. Aslında o da onlar gibi yaşamak istiyordu ama parası yoktu. Yoktu işte! Bunlar aklına gelince okulu bırakmayı bile düşünüyordu. Bir işe girip çalışsa, halasının verdiği harçlığa muhtaç olmasa ne güzel olacaktı. Ama halası okulu bıraksa kafasını kırardı. Gözünün önüne halası geldi. “ben okulu bırakıyorum” dese halası önce ona okkalı bir tokat atar ardından da bayılma numarası yapardı. Bunu düşününce kendi kendine gülmeye başladı. Halası ne komik kadındı. İyi ki vardı. Vicdan azabı bastı içini. Tek başına mücadele ediyordu her şeyle. Acaba okul çıkışı bir iş mi bulsam diye düşündü. Ama halası buna da kızardı. Okulunu bitirip bütün aileye bakması daha iyiydi. Bu kez buna kızdı. O da gençti, neden bu sorumluluk ona yüklenmişti ki? Neden paraları yoktu sanki? Babası, annesi ölürken bunları düşünmüşler miydi acaba? Sinirle tekme attı yerdeki taşlara. Binaya doğru yürüdü. Hiç girmek istemiyordu derse. Aklına Bengü geldi. O da derstedir şimdi diye düşündü. Zaten en çok ondan utanıyordu. Kız ona yakınlaşmak için her şeyi yapıyordu ama Sinan kaçıyordu. Nasıl kaçmasın? Parasızlıktan, eski giysilerinden utanıyordu. Kızı sinemaya bile götürecek parası olmuyordu. İçini sıkıntı basmıştı. Sınıfın kapısına geldi. Tıklatıp girdi içeri. Bengü gülümseyerek bakıyordu.
HOCA- Ooo Sinan bey hoş geldiniz.
Sınıftakiler güldü. Sinan sinir oldu ama aldırmadan arkalara geçip bir sıraya oturdu.
ARKASI YARIN.....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.