Nigar'ın 22. Günü
Keriman kahvaltı masasını hazırlamış, çaydanlığı da masaya getirmişti. Ferit’in hala gelmediğini görünce odaya doğru gitti. Banyonun aralık kapısından Ferit’in aynanın karşısında kendisine baktığını gördü. Ferit’in yüzündeki mutsuzluk gözlerine yansımıştı. “sanki yaşamıyor gibi” diye düşündü. Gidip kahvaltı masasına oturdu. Çayları doldurdu. İçeri seslenirken sesindeki hüznü saklamaya çalıştı.
KERİMAN- Ferit, çayları doldurdum, hadi gel.
Ferit yüzünde sahte bir gülümsemeyle gelip karısını alnından öptü. Masaya oturdu.
FERİT- Sağol Keriman.
KERİMAN- Bugün ameliyat var mı?
FERİT- Yok bugün rahatım.
Sessizce kahvaltı etmeye devam ederler. Keriman ne yaparsa yapsın kocasının bu sessizliğini bozamayacağını bildiği için fazla üstelemez. Ferit’i çok sevmektedir. Bu yüzden bir gün Nigar’ı unutup kendisini birazcık seveceği günlerin gelmesini beklemektedir. Ama yıllardır süren bu sevgisiz oyuna daha ne kadar dayanacağını kendi de bilmemektedir. Oysa ne hayallerle evlenmiştir Ferit’le. Bir sürü çocuk, mutlu akşam yemekleri, birlikte yaşlanmak… Hiç biri gerçekleşmemiştir. Allah için hiç kırmamıştır Keriman’ı. Çok saygılıdır. Ama hiç de sevmemiştir. Bunu bilerek yaşamak çok zordur. Yıllar çok çabuk geçmektedir ve artık bir çocuk sahibi olamayacağını anlamıştır. Yine de onu yanında görmek yetmektedir. Sessizliği Ferit bozdu.
FERİT- Akşam sinemaya gidelim mi?
Keriman karamsar düşüncelerden sıyrıldı hemen.
KERİMAN- Olur, çok iyi olur.
FERİT- Tamam.
KERİMAN- Öncesinde annenlere uğrayalım mı, özlemiş seni?
Ferit çatalını yavaşça masaya bıraktı. Suratı yine asılmıştı. Masadan kalktı.
FERİT- O kadar erken gelemem, ancak sinemaya yetişiriz.Keriman bin pişman oldu, toparlamaya çalıştı.
KERİMAN- Tamam hayatım, sen nasıl istersen. Çayını bitirmeyecek misin?
FERİT- Yok, geç kaldım. Akşama görüşürüz.
KERİMAN- Tamam Feritciğim.
Ferit çıkınca Keriman masada kalakaldı. Gözleri doldu.
KERİMAN- Aptal kafam ah!Sinirle masayı toplamaya başladı.
-o-
Sinan evden asık bir suratla çıkarken Nigar arkasından seslendi.
NİGAR- Delikanlı, selamsız sabahsız nereye?
SİNAN- Kusura bakma hala.
NİGAR- Ne oldu kuzum sana? Niye suratın asık? Biriyle kavga mı ettin? Söyle gidip ağzını burnunu kırayım o itin!
Sinan gülmeye başladı.
SİNAN- Aman hala ya. Yok bir şeyim.
NİGAR- Hayır, harçlık bile istemedin de, ondan yani.
SİNAN- Sanki istesem ne olacak? Param yok diyeceksin.
Nigar çantasından 50 lira çıkarıp verdi.
NİGAR- Ya demezsem?
Sinan’ın gözleri parladı. Parayı havada kaptı.
SİNAN- Aslan halam benim!Bir an durup baktı halasına.
SİNAN- İyi ama…
Nigar çocuğu sırtından iterek kapıdan itti.
NİGAR- Hade hade, yürü git! Üzümünü ye, bağını sorma!
ARKASI YARIN....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.