1607

Nigar’ın 13. Günü

Nigar dolmuştan indiğinde mahallenin üstüne çoktan gece çökmüştür. Eve doğru yürürken doğduğundan beri her santimini tanıdığı bu mahalleye başka bir gözle baktı. Bütün hayatını bilen bu insanlar onun bir pavyonda şarkı söyleyeceğini duysalar acaba ne yaparlar diye düşündü. İçine dolan korku öfkeye dönüştü. Yaşadığı hayata, herkese her şeye kızdı. Hızlı hızlı yürüdü eve doğru. İçeri girdiğinde yemeğin yendiğini anladı. Çocukların ikisi birden masayı toplamaktaydı. Nigar’ı görünce hepsi çekingen bakar ona. Sinan nereye kaçacağını bilemez. Boş tabakları alıp düşürmemeye çalışarak mutfağa gider. Nigar da onların yüzüne bakamaz. Ama çocuklar onun bu tepkisinin hala onlara kızdığı için olduğunu düşünürler. 

LALE- Hoş geldin hala…Nigar cevap vermez. 

Sinan da sessizce gelir içeri. 

LEYLA- Kızım çok merak ettik seni, hiç böyle geç kalmazdın?
NİGAR- Konakta işim uzadı biraz.
LALE- Ben telefon ettim çıktı dediler? 

Nigar patlar. 

NİGAR- Yalanımı mı yakalamaya çalışıyorsunuz?! Gezdim dolaştım var mı diyeceğiniz! Telefon etmiş! Beni bu kadar merak ediyorsanız beni üzmeyin! 

Lale ağlamaya başlar. Sinan odasına gider, kapıyı çarpar. Leyla kızına bakar. Annesi ile göz göze gelince bir şey diyemez, utançla başına öne eğer. 

LEYLA- Kızım üzülme… Hadi bir şeyler ye. Bakma, Sinan çok üzgün, belli ki pişman olmuş. 

Nigar ne diyeceğini bilemez. 

NİGAR- Anne ben biraz Selmalara geçeyim. 

-o- 

Nigar usulca Selmaların bahçesine geçer ve kapıyı çalar. Selma açar. 

NİGAR- (fısıldayarak) Hayri evde mi?
SELMA- Yok kız gel, bu gece boyadalar. Sabaha kadar gelmez. Çocuklar da uyudu.İçeri girerler. 

 -o- 

Selma çayları getirir, sedirin üstünde oturan Nigar’ın yanına bırakır. 

SELMA- Kız neredeydin? Çocukların aklı çıktı korkudan. Lale, Sinan'a ağzına geleni söyledi. Nigar, çayından bir yudum alır. Yüzündeki üzüntülü ifade gittikçe muzip bir gülümsemeye dönüşür. 

NİGAR- Hamza'nın yanındaydım.
SELMA- Hamza kim? Hangi Hamza!
NİGAR- Kaç tane Hamza var? Münevver hanımın oğlu, kim olacak?
SELMA- Haydaaa! Kız ne işin var senin onunla?
NİGAR- Onun pavyonlarından birinde şarkı söyleyeceğim.
SELMA- (dövünür) Vay başıma! Kız delirdin mi sen? Ne diyorsun sen?! 

Nigar elindeki çayı tepsiye bırakır. Arkadaşının yüzüne dik dik bakar. 

NİGAR- Delirdim! Artık para yetmiyor Selma, delirdim. Oğlan çantamdan para çalıyor! Tabii o da haklı kazık kadar oldu, arkadaşlarının altında arabalar var, onun dolmuş parası bile olmuyor, genç çocuk. Sabiha Hanım’a daha ne kadar dayanacağım? Daha okullarını bitirmediler, daha evlenmediler…Nigar ağlamaya başlar. 

SELMA- Ağlama arkadaşım, ne olur ağlama… Kadersiz arkadaşım benim… Kendin için bir gün bile yaşayamadın… Çoluk çocuk düşünüyorsun. 

 -o- 

Çocuklar yatmıştır. Ama hiç birini uyku tutmadığı bellidir. Sinan tavana bakmaktadır, küskündür.İçeriden Lale'nin sesi gelir. 

LALE- (ses) Salak! -o- 

Nigar ağlayınca biraz sakinleşmiştir. Çay içerler. 

SELMA- Kız ilk defa ağladığını görüyorum. Yok yok bir kere de… 

Nigar eliyle sus yapar hızla… 

NİGAR- Açma o konuyu.
SELMA- Ben açmasam da senin kafanda hala açık o konu kızım. Tabii Ferit'in de.
NİGAR- (alaylı) Ne demezsin? Onun için evlendi barklandı değil mi?
SELMA- Ne yapsın? Adamın seni beklemekten ömrü çürüdü. Düşünsene biz liseyi bitireli kaç yıl oldu?
NİGAR- Kendi adına konuş, ben bitiremedim, bir yıl kala kader tokatını attı bana.
SELMA- Doğru diyorsun… Amann, konuyu değiştirme! Ferit seni hep bekledi biliyorsun. Ağabeyinin okulunun bitmesini, çocukları büyütmeni…
NİGAR- Doğru, o zaman bekledi ama sen sonuca bak.
SELMA- Ne yapsın kız? Ağabeyinle yengen rahmetli olduğunda ilk kim koştu yanına? İlk kim bastı seni bağrına? Ferit! 
NİGAR- O bastı ama anası…O günü ölsem unutmam, elimde kurabiye tabağı salak salak girdim eve, kadın neredeyse dövecekti Ferit'i. " Sen Nigar'la mı evleneceksin, bütün ailesiyle mi? Yatalak anası, daha okula gitmeyen iki yeğeni! Bu genç yaşında niye elalemin sorumluluğunu alıyorsun" diye. Nasıl kaçtım oradan bilmiyorum. O gün bugündür de hiç ağlamadım kız.
SELMA- Anası yüzünden Ferit'i cezalandırdın. Bak, yaşayan ölüye döndü adam. Aha şuraya yazıyorum, bugün desen ki bırak karını gel, inan olsun gelir.
NİGAR- Tövbe kız, ben böyle bir şey der miyim hiç? Ölsem demem. 

Sessizlik olur. Çaylarını içerler. Selma gülümseyerek kalkar bir çekmeceden iki sigara çıkartır, sehpadaki süslü kül tablasını da alır. Birini Nigar’a verir. Gülerler. 

NİGAR- Lisedeki gibi sigara kaçamağı. 

Sigaraları yakarlar. Nigar dumanı beceriksizce yukarı doğru üfler. Selma gülümseyerek bakar ona. 

SELMA- Seviyorsun değil mi kız hala?
NİGAR- Hem de nasıl … Bazen dualar ediyorum, bir kere göreyim diye, ne zaman böyle desem karşıma çıkıyor inan ki.Birbirlerine bakıp kikirderler.
SELMA- Ne güzeldi okul zamanı değil mi? Şimdi şu hayatımıza bak.
NİGAR- Beni ayakta tutan bir tek o anılar.
SELMA- Kız, hatırlıyor musun pikniğe giderdik sınıfcak, sen ne güzel şarkılar söylerdin.  
NİGAR- O zaman içim kıpır kıpırdı.Selma’nın aklına bir şey gelmiş gibidir.
SELMA- Sen şarkılarını Ferit'e söylerdin ama seni asıl dinleyen hep başkası olurdu.
NİGAR- Kim?
SELMA- Hamza tabii ki…Kız, bir şey diyeceğim, acaba Hamza hala sana yanık olmasın? 
NİGAR- Git işine be. Geçen yolda karşılaştık çay içtik bir yerlerde, ben içimi dökünce para kazanayım diye söyledi bu işi. Yoksa başka bir şey yok. Hem sadece şarkı söyleyeceğim, garanti verdi.Birden ikisinin de aklına pavyon gelir. Nigar’ın gülüşü donar.NİGAR- Kız ben nasıl yapacağım? Biri duyarsa ölürüm kahrımdan.
SELMA- Ne diyeyim.Susarlar. 

Selma konuyu dağıtmak ister. 

SELMA- Nigar, yüzün ışıdı valla. Ferit’ten konuştuk diye mi? 

Kikirderler yine. Nigar bir sır verir gibi eğilir Selma’ya. 

NİGAR- Sana bir şey diyeyim mi? Ömrüm boyunca hep bir sahnede şarkı söylemeyi düşlemiştim. (güler) Tabii pavyonda değil. Ama nasıl diyeyim, güzel elbiseler giyip, yani kadın gibi giyinip, makyaj yapıp… Amaaann saçmalıyorum işte bana bakma. Biliyor musun haftada 1500 lira verecekmiş.
SELMA- Demee! Ben de mi gelsem kız? 

Gülüşürler. Sarılırlar. 

NİGAR- Canım arkadaşım benim, iyi ki varsın.