1678

Nigar'ın 5. Günü

Hamza, mercedesi ile eski bir mahalle kahvesinin önünde durur. İçeriden fırlayarak Cemil çıkar. Kapının önünde oturanlar da toparlanır.

CEMİL- Hoşgeldin Hamza abi, buyur.
HAMZA- Var mı şöyle bir demli çayın?
CEMİL- Olmaz mı abi? Suat! Çabuk! 

Cemil, Hamza'nın oturduğu masaya saygıyla ilişip oturur. Suat koşturarak Hamza’nın önüne çay getirip koyar.

CEMİL- Nasılsın abi?
HAMZA- Sağol Cemil.CEMİL- Abi, şu dükkandan yıllardır beş kuruş kira almıyorsun, sat artık bana da…

Hamza sakinliğinden beklenmeyecek ani bir hareketle masaya yumruğunu vurur. Çay bardaklarıyla birlikte Cemil de sıçrar.

HAMZA- Ulan! Bir daha bu lakırdıyı duymayacağım demedim mi ben sana! Deyyus! Otur oturduğun yerde ne kaşınıyorsun!? Beğenmiyorsan defol git! Burası babamın anladın mı? Satılık eşya değil, hatıra! İt!
CEMİL- Tamam abi kızma ya…

Hamza sinirle kalkar, arabasına biner ve gaza basarak gider. Arkasından bakakalırlar.

ADAM- Eh be oğlum, durduk yere zıvanadan çıkarttın adamı.
CEMİL- Bırak amca ya! İt herif! Kendini bir bok sanıyor! Anıymış! Ne yapacaksa?! Hanları hamamları var, kaç tane pavyonu var ama hala… Tövbe tövbe…
ADAM 2- Doğru diyorsun. Sanki babası pek muhterem biriydi de… Adamın bıçaklamadığı kimse kalmamıştı.
ADAM 3- Kör öldü badem gözlü oldu! Bu iti az dövmedi, o zaman yedi ceddine küfrederdi, şimdi anı diyor!
ADAM- Amma nankörmüşsünüz be! Tuh sizin kalıbınıza! Adam beş kuruş kira almıyor!
CEMİL- Alsa ne olur? Kaç lira kazanıyorum ki? Canımı mı alacak? Satsa bana…ADAM- Hemen burayı yıkıp kurarsın tesisi değil mi?
CEMİL- Ne sandın? 

o-

Nigar mutfakta harıl harıl çalışmaktadır. Birbirinden güzel yemekler yapmış, süslü bir salata hazırlamaktadır. Havuç kabukları, minik kırmızı turplar ve salatalıklarla salatanın üstüne figürler yapar. Hicran yerleri silmekte…

HİCRAN- Nigar abla, bu kadar güzel yemek yapmayı nereden öğrendin söylesene?
NİGAR- Allah vergisi kızım…

O sırada içeri Sabiha hanım girer ve konuşmaları duyar.

SABİHA- Nankör! Benim sayemde öğrendiğini neden söylemiyorsun?
NİGAR- Tabii hanımcığım, ne öğrendiysem sizden öğrendim. Daha önce çalıştığım yalıdaki Alman kadınla, daha önceki Çerkez hanımın bana hiç mi hiç faydası olmadı inanın. Ot gibiydiler. Nerede sizin öğrettiğiniz peynirli börek, nerede Çerkez’in öğrettiği 9 kat baklava, nerde Alman’ın gulaşı?
SABİHA- Sen şimdi bana iyi bir şey mi söyledin, kötü bir şey mi?
NİGAR- O nasıl söz hanımım? Gelecek misafirler sizde sıkıntı yaratmış belli, ben şimdi bir kahve yaparım size bol köpüklü, bir de fal baktım mı…
SABİHA- (tuzağa düşer) Hadi hadi durma Nigar, bırak şimdi yemekle uğraşmayı. Fala çok ihtiyacım var, akşam yılan Zehra gelecek…

Nigar, Sabiha konuşurken kahve yapmak için arkasını döndüğünde yüzünde muzip bir gülümseme vardır.