4001

Nigar'ın 2. Günü

Nigar ve Lale evden çıkıp hızlı hızlı caddeye doğru yürümeye başlarlar. Yılların mahalle çöpçüsü Mehmet efendi sokağı süpürmektedir.

NİGAR- Kolay gelsin Mehmet efendi, bugün sen mi geç kaldın, biz mi erken çıktık? Normalde şuraya kadar gelmen lazımdı? Eliyle iki metre öteyi gösterir gülerek. Lale halasına bakıp “yine mi?” gibilerden küçük bir of çeker.

MEHMET- Sorma Nigar, torun okula gitmeyeceğim diye tutturdu, zorla götürdüm.
NİGAR- Eee kolay değil dede olmak. Hadi kendine iyi bak.
MEHMET- Sağolasın. Hızlı adımlarla önden yürüyen Lale’ye yetişir.
NİGAR- Kız yavaş yürü biraz!
LALE- Geç kalıyorum. Nigar manavın önünden geçerken duracakken Lale’den çekinir ve konuşarak yürümeye devam eder.
NİGAR- Günaydın Hasan, akşama bana iyisinden dolmalık biber ayır, hatta eve gönderiver. Bana bak ezik büzükleri sokuşturma valla gece evine getiririm ona göre…HASAN- Tamam Nigar, en iyisini yollarım…
NİGAR- Hayrola Hatçe teyze nereye sabah sabah?
HATÇE- Maaşımı çekeceğim Nigar. İşe mi?
NİGAR- Öyle, ne yapacaksın elalemin işi gücü biter mi?
HATÇE- Ekmek parası kızım, çalış çalış, iyidir… Lale halasını hafifçe dürter…
LALE- Ya yeter hala ya, neredeyse kaldırımla bile konuşacaksın! Bir sabahta dümdüz yürüyüp gidelim ya?!
NİGAR- Ne var kız? İnsanız biz, tabii ki konuşacağız, tuhaf olan sensin, yabani.
LALE- Aman be hala… Karşı sokaktan Keriman çıkar. Lale onu görünce aceleyle halasını öper ve koşarak gider.
LALE- Aa, Keriman hoca gidiyor. Görüşürüz hala… Hocaamm!

Nigar, Keriman’ı görünce bir an durur, donuklaşır. Keriman da Nigar'ı görmüştür. Ama pek bakmamaya çalışır. Lale ile yürüyüp giderler. Nigar arkalarından bakar, biraz yürür caddeye çıkar ve bir dolmuşa el eder. Cam kenarına oturur. Dışarıyı seyretmeye başlar. Ne düşünüyorsa artık, gözleri dolar. Hemen kendini toparlar, çantasından para çıkartıp şoföre seslenir.

NİGAR- Bir kişi alır mısınız?

Çalıştığı konağın önüne geldiğinde bir an durup bakar. Yüzüne sahte bir gülücük yerleştirir, sırtını dikleştirir, kapıyı çalar. Hicran açar kapıyı.

NİGAR- Günaydın millet!
HİCRAN- Sana da günaydın..
HİKMET- Hoş geldin Nigar…
NİGAR- Bizimki nasıl bugün?
HİCRAN- Parçalı bulutlu…
HİKMET- Biraz da poyrazı var, estirdi az önce…
NİGAR- Derdi neymiş?
HİKMET- Çay ılık gitmiş…
NİGAR- (güler) Deme be? Yuh size! Çayı ısıtacağınıza temizliğe daldınız zaar…
HİCRAN- Yok kız, valla dumanı tütüyordu…

Nigar mutfağa girer. Hemen ortalığı toparlamaya başlar. İçeri Sabiha hanım girer.

NİGAR- Günaydın hanımcığım…
SABİHA- Ne aydını be Nigar? Kızım biraz erken gelsene, bana tahta gibi ekmek yedirdi bu namuzsuzlar!
NİGAR- (yarı alaylı) İsterseniz ben hiç eve gitmeyeyim, burada kalayım, ne dersiniz?
SABİHA- (gözleri parlar) Kalır mısın gerçekten?
NİGAR- Şaka yaptım hanımım, nasıl kalayım, evde çoluk çocuk…

Sabiha dalga geçildiğini anlar ve sinirlenir.

SABİHA- Kes, kes! Üç kuruşluk aklıyla benimle dalga geçiyor!
NİGAR- Estağfu…
SABİHA- Akşama misafir gelecek, hemen alışverişe çıkman lazım! İri bir parça nuar al, bir de karides bak!
NİGAR- İkisi yan yana olur mu?
SABİHA- Kes! Ahkam kesme bana! Sana bildiğin herşeyi ben öğrettim! Ukala!
NİGAR- (iç ses) Şeytan diyor ki… (dış ses) Aklınıza sağlık. Ben hemen gideyim alışverişe.

ARKASI YARIN...

Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.