Yunanistan Turu 1
Yaz tatili için Yunanistan'ı seçecekler için yazarımızın rotasını takip edebilirsiniz.
THASSOS (TAŞÖZ)
Thassos adasına hem Kavala’dan hem de Keramoti’den feribot kalkıyor. İpsala sınır kapısından otomobille 3 saatte Keramoti’ye varıyorsunuz. Kavala’ya doğru ana yolda ilerlerken Keramoti çıkışından Ege Denizi’ne doğru dönüp yaklaşık 20 dakika sonra da Keramoti kasabasının iskelesine ulaşabilirsiniz. Yaz sezonunda iskeleden her yarım saatte bir feribot kalkıyor. Feribotlar bizim Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nda çalışanlara çok benziyor. Yarım saatlik bir yolculuk sizi Tassos adasının kuzeyindeki Limenas kasabasına ulaştırıyor. Keramoti’den binince, 35 dakika sonra adanın içinde olunuyor.
Toplu taşıma imkanları yetersiz olduğundan adanın çevresinde bir tam tur yapmak için en uygunu otomobil kullanmak. Limenas, adanın başkenti ve en büyük kenti. Keramoti feribotları buraya yanaşıyor. Gece yemek yemek ve vakit geçirmek için adada kalan hemen herkes buraya geliyor. Restoran, taverna ve kafelerin yanı sıra her tatil kasabasında olan akşam gezinmesi yapılan bir çarşısı mevcut. Roma kalıntılarının bulunduğu alan da gezilebilir.
Limenas’tan batıya doğru gidince; adanın ikinci büyük kenti ve Kavala feribotlarının yanaştığı Prinos kasabasına geliniyor. Buradan içeriye girince dik eğimli bir yamaca yerleşmiş olan dağ köyü olan Kazaviti'ye ulaşabilirsiniz. Dar sokakları, taş evleri ve taş kiremitleriyle görülesi bir yer. Orman havasının girdiği sokaklarında dolaştıktan sonra köy meydanında bir kahve içmek oldukça keyifli olacak.
Tekrar sahil yoluna çıkıp ilerlemeye devam ettiğinizde Skala Marion ve Limenaria gibi balıkçı köylerini geçersiniz. Burada içeride bir de göl var. Potos köyünden 10 km içeride Theologos köyü var. Osmanlı döneminde adanın başkenti burasıymış. Kazaviti gibi dar sokakları ve taş evleri var. Osmanlı kalıntılarını görmek de mümkün. Theologos’un bir diğer özelliği de enfes çevirmeleri. Yerel kırmızı şarap ile birlikte oğlak çevirme yemeden dönmek olmaz.
Adanın en ilginç yeri en güneyde yer alan Giola Lagünü. Deniz kıyısında beyaz kayaların içinde kendiliğinden oluşmuş bir doğal havuz bu. Yol ve tabela olmadığı için bulmak ve ulaşmak oldukça zor. Sora sora bulunuyor. İnsanlar farklı yükseklikteki kayalardan doğal havuza serbest dalış yapıyorlar. Çok ilginç ve keyifli bir yer.
Tatilin yanı sıra kültür turizmi yapmadan olmaz. Alyki arkeolojik alanı ve Archangelo manastırını atlamayın.
Kasabadan aşağı doğru yaklaşık 3 km devam edildiğinde Sevimli koy Potamia'ya (Potamya) ulaşılır. Potamia su kenarı, su demek (aynen Mezopotamya gibi). Burası aslında uzun bir kıyı şeridine kurulmuş, birazcık Assos kıyısını andıran oldukça turistik ama sevimli bir koy. Adanın doğuya bakan bu yüzünde Ege Denizi de oldukça dalgalı seyrediyor. Güzel birkaç otelin bulunduğu bölgede ayrıca kum bir plaj ve deniz kenarında tavernalar bulunuyor.
Özetle Taşöz son derece keyifli, oldukça huzurlu ama bolca turistli bir ada. ‘Bir Misket Adası’. Evet Bizans ve Osmanlı’da Taşöz Misket üzümüyle bilinirmiş. Ne var ki artık evlerin bahçeleri dışında görünmüyor bu hoş kokulu üzüm.
Denize girilecek yerler: Makriamos, Hrisi Amudya (Altın Kumsal), Hrisi Akti (Altın Sahil), Psili Amos (İnce Kum) gibi tanınmış plajların bulunduğu Thassos, Yunanistan’ın en güzel sahillerine sahip adalarından biridir. Burada 70-80 adet koy olmasının yanı sıra 7 tane mavi bayraklı plaj da vardır. Özellikle Golden Beach (Adanın en geniş ve en popüler plajı burası. Deniz paraşütü, muz, cankurtaran vs. imkanların bulunduğu organize ve kalabalık bir plaj) ve Saliara Beach'e (Mermer plajı) mutlaka gidilmeli. Saliara Beach'de denizden kum veya çakıl taşı değil mermer çıkıyor. Bu yüzden denizin hem renginin hem parlaklığının tarifi yok. Böyle bir cennet koy gerçekten çok az bulunur. Belki Maldivler’de Bora Bora'da…
Deniz ve sahilin tamamen ince mermerlerle kaplandığı “Marbel Beach” gerçek bir doğa harikası olmakla birlikte denizin turkuaz rengi Maldivler’i hatırlatır. Adanın çevresini dönerken sayısız koy ve plaj var ancak en güzel ikisi Livadi ve Alyki. İkisi de sanki insanlar denize girsin diye oluşmuş gibi duruyor. Yeşilin turkuaz sularla buluşması şahane. Adanın en güzel plajlarından biri ise Potamya’dan arabayla yaklaşık 15-20 dakika yolda bulunan Aliki Beach. İsmin sonuna gelen -ki takısı Yunanca’da sevgili veya -cik anlamına geliyor. Bu güzel plajın tek sorunu çok kalabalık olması. Dolayısıyla sabah erken gitmekte yarar var ve tüm günü geçirmeden en geç öğle saatlerinde buradan ayrılmak en iyisi.
Her otelin plajından faydalanabiliniyor. Bir şeyler yiyip, içtiğiniz takdirde şezlongu, şemsiyeyi ücretsiz kullanabiliyorsunuz. Yok ben otele değil de halk plajına gideceğim derseniz orada da ücret karşılığında şezlong ve şemsiye kullanabilirsiniz. İki şezlong, bir şemsiye 5€ civarında. Bu arada ufak bir hatırlatma, adanın bazı plajlarında üstsüz hatta çıplak güneşlenmek serbest. Olur da görürseniz şaşırmayın.
Son olarak da yanınıza mutlaka sinek ilacı almayı unutmayın. Akşam yatmak imkansız!
HALKİDİKİ
Halkidiki, Yunanistan'ın kuzeyinde bulunan bir yarımada. Selanik’in hemen doğu kıyısında 3 yarımadadan oluşan, haritada 3 parmaklı eldiven gibi duran bölge…Batıdan başlayan ilk yarımada Kassandra ve yarımadaları, yerleşim ve turizm açısından en büyüğü. Orta parmak Sithonia, üçüncü parmak ise Yunanlılar için kutsal Athos dağının da yer aldığı Athos Yarımadası. Athos dağı ve manastırın yer aldığı alanlara kadınların girmesi yasak, ancak teknelerle denizden görülebiliyor. Selanik’ten 1 saat 8 dakika uzaklıkta. Beyaz renkte kumlar kaplı deniz sığdan derine doğru gidiyor. Denizin sıcaklığı Bodrum-Marmaris ile aynı seviyede. Soğuk değil ancak Antalya kadar sıcak da değil.
Oteller 3 bölgede bulunmakta:
Kalithea Halkidikis
Afitos
Neos Marmaras: Mübadele döneminde Marmara’dan göç edenler tarafından kurulan Neo Marmara… Dikkat kesinlikle Cuma-Cumartesi otel bulmadan oraya gitmeyin zira yer bulmak imkansız!
Selanikten ilerlerken ilk uğrayacağınız yer Petralona Mağarası. Kastika Dağı’nın eteklerinde bulunan 700.000 yaşında bir mağara burası. “Tarih” deyince, Halkidiki’de işte bu kadar eski zamanlar kastediliyor. Avrupa’daki diğer tarihi kalıntılar burada görülenlerin yanında fazla yeni, fazla “günümüze ait” kalıyor. Bu mağara gerçekten çok değişik, insanı şöyle böyle değil; tam anlamıyla eskilere, paleolitik çağlara götürüyor. Ateşin ilk bulunduğu mağara olan Petralona Mağarasında o döneme ait araçlar ve türlü hayvanlara ait fosiller de bulunuyor.
- Kassandra Peninsula ve yarımadaların yerleşim ve turizm açısından en büyüğü, en hareketlisi ve kalabalığı Kallithea. Plajlarda genelde şezlong ve şemsiye parası yok, içtiğinizi ödüyorsunuz. Fiyatlara dışarıda bir cafede neyse o. Sipariş verdiğiniz tüm içeceklerin yanında (galiba bira hariç) bir şişe buz gibi su da mutlaka geliyor. Bir sipariş vermeniz şezlong ve şemsiye için yeterli, sonra “başka ne istersiniz” diye gelip kimse sormuyor zaten, isterseniz siz sipariş ediyorsunuz.
Otel ve pansiyondan oluşuyor. Buradaki odaya kahvaltı dahil değil, ama tüm odalarda küçük bir mutfak mutlaka bulunuyor. İster odada kendiniz kahvaltı yaparsınız ister bizim geçen sefer yaptığımız gibi gibi pastanelerde börek ve hamur işleriyle halledersiniz…
Arabayla adanın uç kısmında bulunan gideceğimiz yer Poseidi, bizim Ölüdeniz’e benziyor ama daha doğal kalmayı başarabilmiş. Yarımada içindeki yollar gidiş-dönüş olmak üzere çok düzgün, manzara zaten harika, etraf çam ormanları, zeytin ağaçları ve mis gibi çam kokusu dolu…dümdüz bir plaj. Denizin iyice ucuna kadar ulaşmış, bir çıkıntının tam ucu. Her taraftan denize girilebiliyor. Arkada büyük bir deniz feneri var. Plajda şezlong, semsiye yok; tamamen doğal. Kumsal ve deniz süper…
Karydi, Agios Ioannis (St.John’s Beach), Kalamitsi Beach, Lagomandra Beach, Kalogria Beach, Elia Beach, Orange Beach, Sarti Beach, Tristinikouda Beach, Platanitsi Beach... Hepsi birbirinden güzel, tadına doyamayacağınız, saatler geçireceğiniz; suyu, denizi, kumu bırakmak istemeyeceğiniz plajlar.
Akşam yemek için Afitos’a gidilebilinir. Halkidiki’ye gidiyorsanız Afitos’a mutlaka uğramalısınız. Afitos; Kallithea’dan yaklaşık 2 km önde, denizden biraz yüksekte küçük bir Rum köyü. Kallithea’dan Nea Muadanya yönüne doğru çıkın, ikinci ışıklardan dönün işte hemen orda. Tabelalar yazıyor zaten, bulmak çok kolay.
Burası sosyetik olmamış, doğal Alaçatı. Evler, sokaklar, şık tasarım mağazaları, bir yanıyla Alaçatı’ya çok benziyor ama daha samimi ve doğal olduğu için Kaş’ı da andırıyor. Çok güzel bir köy. Meydandaki kilisenin hemen sağında bulunan sokaktaki restaurantta yemek yenilebilir. Restoranın sokağından aşağı yöne devam edip, Magia ve Fortuna barlarına doğru gidebilir veya Fortouna’ya oturup bir şeyler içebilirsiniz. Açık havada, manzara karşısında ortam süper…
- Orta parmak Sithonia Peninsula: Burada gidilecek yer Vournouvou. Boat kiralamak ve denize girmek için uygun bir yer. Ancak daha çok yazlıklar var ve genellikle yer bulmak zor. Yer bulduğunuzda aylık kiralıyorlar. Bu bölgede denize girilecek yer Talgo beach. Diğer yerlere göre fiyatları yüksek bir yer. Ancak Türkiye’deki Çeşme-Bodrum beachlerine benzeyen tek yer denilebilir. Servis beklemeyin, gidip kendiniz alıyorsunuz.
Ormos Panagias küçük hoş bir balıkçı köyü. Akşam yemeğinizi burada zevkle yiyebilirsiniz. Ayrıca Athos Adası tekne turları da buradan kalkıyor.
- Üçüncü parmak ise yunalılar için kutsal Athos Dağı’nın da yer aldığı Athos Yarımadası: Buraya kadınların girmesi yasak! Dünya’nın tek kadın olmayan bölgesi. Athos Dağı tamamen tapınmaya adanmış, İstanbul Patriğine bağlı özerk bir alan. Keşişler ve çalışanlar bulunuyor. UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan bu bölgede, taşların üzerinde birbiriden bağımsız 24 adet manastır var. Bu manastırlar, Hristiyanlığın ilk dönemlerinde inzivaya çekilmek için yapılmış. Bu kadar yüksekte olma sebebi ise elbette Tanrı’ya yakın olmak.
Burayı kadınların da gezebilmesi için Vourvourou’dan kalkan tekne turu alabilirsiniz. Yalnız sadece denizden görebiliyorsunuz. Kadınların karaya çıkması yasak.
Yapmadan gelmeyin!
Halkidiki’nin turkuaz sularında kulaç atıp, altın sarısı sahillerinde yürüyüş yapmadan
Kekik balı almadan
Frappe içmeden
Tavernalarda Yunan mezeleri ve uzonun tadını çıkarmadan; sirtaki yapıp, buzuki dinlemeden
Halkidiki’den ayrılmayın…
Kassandra Körfezi tekne turuna mutlaka katılın. Bu turda körfezin masmavi sularında deniz, kum, güneş üçlüsünün anlamı keşfediliyor; güneşlenme ve yüzmenin tadına doyulmuyormuş. Ayrıca hem Kassandra hem Sithonia adalarını görme imkanı bulabilirmişiz…
KAVALA
Kavala şehrine uzaktan baktığınızda bir yarımada görüyorsunuz. Ancak şehre yaklaştıkça Osmanlı kalesi ve su kemerleri karşınıza çıkıyor. Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmış; kuzeydeki dağlardan, şehir merkezine su sağlanmış. Kavalanın doğu girişi halen bu su kemerinin altından geçmekte. Su kemerlerinin, Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
Su kemerlerinin altından geçerek, şehrin ana caddesinden limana doğru ilerliyoruz.
Bu yol üzerinde hemen sağda, günümüzde kiliseye çevrilmiş olarak kullanılan İbrahim Paşa camisi-kilisesi görülüyor. Cami, su kemerine giden yolda ve kale kısmının hemen yakınında. Son yıllarda televizyonda sıkça gündeme gelen bir dizinin kahramanlarından olan Pargalı İbrahim Paşa tarafından yaptırılmış. Günümüzde ise kilise olarak kullanılıyor. Adı Saint Nikolas Kilisesi. Yanıbaşındaki minare yıkılmış ve yerine bir çan kulesi eklenmiş. Arka tarafına da çirkin bir ek bina yapılmış. Ancak yine de günümüze kadar ulaşmış olması büyük bir şans. Çünkü kale içinde, minaresiz ‘Alaca Camisi’ dışındaki tüm camileri yıkmışlar. Alaca Camii kale içinde, harabe şeklinde de olsa günümüze ulaşmayı başarmış. Minaresi yıkılmış, ancak kiliseye çevrilmemiş. Kubbesinin üzerindeki hilal duruyor. Ancak dediğim gibi, tadilat yapılmamış, kendi kaderine terk edilmiş.
Burayı gezdikten sonra karşısındaki caddeye doğru yürüyün ve eski Kavala Mahallesine girin. Buradaki evlerin mimari görüntüsü kendinizi, bir Anadolu kasabasında hissetmenize neden oluyor. Buradaki cumbalı ahşap evlerin bulunduğu sokaklar gerçekten ilginizi çekecektir. En önemli yanı, bütün bu evlerin hepsinin güzel konumlandırılmaları nedeniyle denizi görebilmeleridir.
Dar sokaklardan yürüyerek, yokuş yukarı, kaleye doğru çıkılır.
Kale yolu üzerinde yine bir cami görüyorsunuz ancak perişan hali içler acıtıyor.
Kaleye çıktığınızda ise Kavala şehrini kuşbakışı görme şansı oluyor. Kalenin arka yolu üzerinde yürüyün; buradan hem denizi ve hem de Taşöz adasını görebilirsiniz. Denize doğru uzanan kale kısmı muhteşem bir görüntü sunuyor. Eski şehrin en tepe noktasında. Günümüzde kalenin birçok duvarının halen ayakta olduğu görülüyor. Ayrıca zindan kısmı da gezilebiliyor.
Kale içinde cumbalı Türk evleri var ve bunların büyük kısmı günümüze ulaşmış.
Buradan yürüdüğünüzde, Mehmet Ali Paşa’nın konağının bulunduğu yere geliniyor. Konak, günümüzde müze olarak kullanılıyor. Kalenin Taşöz adasına bakan ucunda bulunuyor. Mehmet Ali Paşa’nın burada doğduğu söyleniyor. Ev bakımlı ve temiz. Çünkü Yunanlılar, Mehmet Ali Paşa’yı bir Osmanlı paşası olarak değil; Osmanlı’ya baş kaldıran bir Paşa olarak biliyor ve tanıyorlar veya öyle tanımak istiyorlar ve hatırasına, yani evine sahip çıkıyorlar. Evin önünde Mehmet Ali Paşa’nın bir heykeli var. Heykelde Paşa; at üzerinde, Ege denizine bakar şekilde betimlenmiş. Heykelin Mısır hükümetinin teşvikiyle yapıldığı söyleniyor. Hemen yan tarafta da bir küçük kilise var. Evin yani konağın bahçesinde ise Mehmet Ali Paşanın annesinin mezarı bulunuyor.
Buradan sonra limana bakan, Kavala şehrinin en önemli Osmanlı eserlerinden olan “İmarethane”ye gidilebilinir. İmarethanenin bakımlı hali ve ayakta olması güzel. Kalenin içinde bulunur, Büyük Medrese olarak da bilinmektedir. Burası Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yaptırılmış. 18 kubbesi var, görüntüsü muhteşem. Ancak günümüzde otel olarak kullanılıyor. Her ne kadar otel olarak kullanılsa da, Osmanlıdan günümüze kalan muhteşem bir mimari eser olarak önem kazanmakta; mutlaka görün. Vaktiniz var ise Arkeoloji Müzesi, Tütün Müzesi, Deniz Müzeleri gezilebilir. Daha sonra limana inip, limandaki kafeteryalardan birinde kahve molası verebilirsiniz.
Ha Kavalaya gitmişken sakın Kavala kurabiyesi almadan gelmeyin! Kavala yöresinden, buraya has ve çok meşhur “bademli kurabiye” satın alabilirsiniz. Bir kutu kurabiyenin fiyatı: 4.5 euro. Kavala kurabiyesi özellikle Nea Karvali bölgesinden satın alınıyor. Tesiste, satın almadan önce kurabiyeyi tatma şansınız var. Bu kurabiye kavrulmuş un ve bademin mükemmel birleşimi sonucu oluşan muhteşem bir tat.
Denize nerede girilir?
TOSCA: İl merkezine 4 km. uzaklıkta.
BATİS: Şehir merkezinin batı ucunda. Burada kafeteryalar ve restoranlar var.
KALAMİTSA: Şehir merkezinin batısında. Yaz aylarında, yüzmek isteyenler buraya akın eder. Ziyaretçiler için bölgede tavernalar ve barlar bulunuyor.
PERİGİALİ: Şehir merkezinin 2 km. doğusunda. 2009 yılından bu yana burası, Mavi Bayraklı olması ile öne çıkıyor. Bölgede tavernalar ve restoranlar bulunuyor.
Biraz da yemek… Pek tabii Yunanistan’da deniz ürünlerini tatmalısınız. Özellikle balık ve yanında midyeli ve dereotlu pilav deneyin. Elbette bunların yanında Yunan salatası alın. Bu salatanın özellikle zeytinyağının tadına ve kokusuna doyamayacağınız kesin. Bu veya benzeri bir menüyü, makul bir fiyatla alabiliyorsunuz. Bunun yanında şehirde tam bir lezzet mekanı olan “Panos Zafira”ya uğrayabilir, geleneksel yemeklerin tadına bakabilirsiniz.