Araba ile Balkanlar Turu 1
Araba ile Balkanlar turu 1. Etap olarak Makedonya-Kosova-Karadağ-Hırvatistan-Bosna Hersek-Arnavutluk’u gezelim dedik.
1. Gün İstanbul - Yunanistan
İpsala'dan çıkış yapmayı uygun bulduk. Sınırdan araba ile çıkınca mutlaka international ehliyet (sadece Yunanlılar istiyor) ve Green Card denilen zorunlu trafik sigortası alınması gerekiyor. Bunları şehirde yaptırmaya vaktiniz kalmaz ise sınır kapısında yaptırabilirsiniz. Eğer Türkiye kısmında yapamazsanız Yunanistan tarafında biraz daha pahalıya da yaptırabilirsiniz. Ancak o zaman gezide planladığınız gezeceğiniz ülkeler bunu kabul etmiyor. Her ülke sınırında o ülkeye ait sigorta ayrı yaptırmanız gerekiyor. Neyse bu kadar bürokrasi yeter diyerek geziye başlayalım.
2. Gün Makedonya Bitola (Manastır) – Resne
Yunanistan Niki kapısından Makedonya'ya girip, Manastır'a gittik. Buranın adı Bitola ya da Manastır olarak biliniyor. Makedoncada Bitola ama Arnavutçada Manastiri. Bitola ismi Osmanlı devrinden sonra kullanıma girmiş. Ülkenin Üsküp’ten sonra ikinci büyük şehri Bitola. 2 bine yakın Türk nüfusu yaşıyor. Burada en önemli gezilecek yer şimdi müze olarak da kullanılan Atatürk’ün mezun olduğu Askeri İdadi ve Atatürk Müzesi. Şehrin en önemli caddesi Şirok Sokağı olarak bilinen yer (geniş yol anlamına geliyor). Bu sokağı baştan sona yürüdüğünüzde Türk Çarşısını, Bedesten’i, İshak Cami’ni, Yeni Cami’yi, Haydar Kadı Cami’ni, Old Bazaar’ı görebilirsiniz.
Ardından Resne’ye gittik. Burada İttihat ve Terakki’nin en ünlü 3 simasından biri olan ve Türk-Yunan savaşındaki faydaları nedeniyle üne kavuşan Resneli Niyazi’nin Sarayı görülebilecek başlıca yer. Resmen küçücük bir kasabada dev gibi saray. Bu sarayı buraya nasıl kondurmuş diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz.
Bu arada aman araba ile gezenler… Makedonya’da her zaman farlarınız açık olmalı. Yoksa ceza alırsınız!
Akşam konakladıktan sonra ertesi gün Ohrid'i gezdik. Burası Makedonya'nın tatil şehri. Cennet kasabası Ohrid (Türkçe Ohri) için çok güzel bir ifade var: “Cennet yaratılırken bir damla yeryüzüne düşmüştür, bu damlanın da Ohrid olduğu söylenir.” 1979 yılında Unesco Kültür Mirasları listesine eklenen kocaman bir gölün etrafında, olağanüstü korunmuş bütün kent 1 sene sonra aynı listeye dahil edilmiş. Ohrid'de gezilecek yerler; Bizans döneminin Ohrid’deki en önemli kilisesi St. Panteleymon, günümüzde hala konserler için kullanılan Aya Sofya Kilisesi ve Roma döneminden kalma anfi tiyatro, Car Samuel Kalesi, St. Bogorodica Perivlerta, 4.yüzyıl kiliseleri Keşanlı İmareti, Müze olarak kullanılan eski Türk konakları Kuloğlu ve Emin Mahmut Camileri, Çınar Meydanı, Ohri Halveti Tekkesi.
Ohrid'i şu şekilde özetleyebiliriz:
•Kiril alfabesi Ohrid’de doğmuş.
•Ohrid Gölü, Avrupa’nın en derin ve en eski krater gölü.
•Ohrid eski şehri, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınan yerler arasında.
•Hala eski yöntemle kağıt üreten bir atölye var.
•Ohrid’de yılın her günü için bir kilise yapılmış, küçücük şehirde 365 kilise var.
•Ohrid’de Osmanlı döneminden kalan 10 cami ve 1 tekke var.
3. Gün Struga - Tetova (Kalkandelen)
Yol üzerinde Ohrid’den 11 km uzaklıkta Struga’ya uğradık. Burada ufak bir mola verip Müslüman Arnavutların yoğun olduğu Kara Drim nehri üzerinde kurulu şairler köprüsü ve parkını gezdik.
Yolcu yolunda gerek diyerek oradan çıkıp Kalkandelen (Tetova) şehrine vardık. Kalkandelen‘de Kanuni’nin vezirlerinden Sersem Ali Baba tarafından 16. yüzyılda kurulan Bektaşi Harabati Baba Tekkesi’ni ve eşsiz bir mimari eser olan Alaca Camii’yi (yerel adı Paşa Cami) görmenizi tavsiye ederim. Özellikle Alaca Cami’yi mutlaka görünüz zira çok enteresan, her tarafı süslemelerle dolu bir camii. Şaşırtıcı olan da İslam dininde bu tür süslemelerin yasak olması. Gece burada konakladık.
4. Gün Üsküp (Skopje)
Ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın doğum yeri olan Üsküp, Makedonya'nın başkenti. 1392 yılında Osmanlı himayesine girmiş ve 500 yıldan fazla bir süre topraklarımız arasında yer almış bir şehir. Vardar Nehri’nin ikiye ayırdığı köprünün bir tarafında Türk Çarşısı ve Osmanlı eserleri yer alırken nehrin diğer tarafında ise ilerleyen yıllarda yapılmış birçok önemli meydan, kilise ve müzeyi görebilirsiniz. Yahya Paşa Cami, Saat Kulesi, Türk Çarşısı, İsa Bey Camii, Mustafa Paşa Cami, Murat Paşa Camii, Kapan Hanı, Sulu Han, Davut Paşa Hamamı, Taş Köprü, Kale, İshak Paşa hamamı, İsa Bey cami bulunmaktadır. Başçarşı’da alışveriş yaparak özellikle Şuşka biberi, Ustrumca yer fıstığı, çarıklar, çeşitli el işi hediyelikler alabilirsiniz.
Üsküp’den Kosova’ya geçtik ancak Üsküp-Kosova yolu çok dağlık ve virajlı. Akşam Üsküp’de kalmayıp yol alarak Sharr dağlarının eteklerindeki Sharr otelinde konakladık. Burası nefis dağlık manzarası olan, dağ kenarında konumlanmış iyi bir tesis.
5. Gün Kosova Prizren
Balkanlar’ın belki de en güzel ve en şirin kentlerinden birisi olan ve Osmanlıların 37 cami inşa ettikleri Prizren’de görebileceğiniz yerler; ilk eser süslemeleriyle ünlü Sinan Paşa Camii, Türkiye Hükümeti tarafından son dönemlerde restore edilen Osmanlı Mezarlığı, Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Helvet Tekkesi, Sırp mahallesi (savaş sonrası harap hali), eski evler, Roma döneminden kalma şehir kalesi, Aziz Nikola Kilisesi, St James Kilisesi, Saat Kulesi. Yorulduysanız, yemek yemek istiyorsanız dere kenarındaki kafelerde vakit geçirebilirsiniz.
6.gün KARADAG MONTENEGRO Budva - Kotor
Karadağ'a Arnavutluk üzerinden gidiliyor ancak iki tane yol var. Mutlaka sahili takip ederek gidiniz. Aksi taktirde Ha-Ni-Hot yoluna saparsınız ve hayatınız kayar. Ne yol var, ne tabela… 3 saatlik yolu 7 saatte aldık. Araba orada kalacak, kimse bizi bulamayacak diye ödümüz koptu. Bildiğim tüm duaları okudum. Allaha çok şükür o yolu kazasız belasız geçtik. Aman dikkat! Karadağ şoförleri hatalı sollamayı maharet sayıyor. Yavaş gidin ve dikkatli olun. Prizren'den Karadağ'a (sahildeki Budva şehrine) giderken yol dağ ve ormandan geçer, kıvrımlıdır; tomruk ve çimento taşıyan tırları sollamakta zorlanırsınız. Zaten tarih kitaplarında dağlık Karadağ diye boşuna yazmıyor. Çok virajlı ve dar yollar. Karadağ sınırında ne için olduğu bilmediğimiz ama alınması zorunlu bir çevre pulu sattılar.
Bütün bu sıkıntılı yoldan sonra Balkan'ların en güzel yerlerine sahip Budva’ya vardık. Burada Stari Grad (eski şehir), yat limanı, Kale, St. Stefan adası başlıca görülecek yerler. Özellikle balıkçıların yerleşim yeri olan St. Stefan adası kamulaştırılma ile birlikte Singapurlu bir multimilyardere satılmış ve restorasyon çalışması ile turizme kazandırılarak jet sosyetinin tatil mekanı olmuş. Gerçekten muhteşem bir koy.
Budva'dan Kotor'a geçtik. Kotor, tamamını yürüyerek yaklaşık üç saatte gezdiğimiz Unicef'in koruması altındaki küçük bir tarihi şehir. Dalmaçya kıyılarında çok değerli bir inci tanesi gibi saklanmış durumda. Saklanmış diyorum çünkü gerçekten de denizin, karanın içine girip adeta bir iç deniz oluşturduğu bölgenin tam kenarında bir yerde Kotor yer alıyor. Dünya üzerinde doğal fiyort kenarına inşa edilmiş, eşsiz bir kale şehir. Stari Grad'ı (eski şehir), kaleyi, Aziz Trupin ve Nikola Kiliselerini, Saat Kulesi’ni gezebilirsiniz. Ayrıca çok şık restaurantlar var. Burada yemek seçeneğiniz de zengin, en ucuzundan en pahalısına dünya mutfağından birçok örnek bulabilirsiniz.
Kotor'dan çıktıktan 10-15 km sonra feribota binerek deniz yolu ile Dubrovnik’e geçtik.
7.gün HIRVATİSTAN CROATIA Dubrovnik
Dubrovnik'e vardınız mı? Hah, işte tam da rüya şehre geldiniz. Tarihinde bir dönem Osmanlı egemenliğinde de yer alan şehir 1991 yılında Sırp güçleri tarafından büyük hasara uğratılmış. Günümüzde ise Dubrovnik, Hırvatistan’ın en turistik şehirleri arasında yer alıyor. UNESCO tarafından Dünya Mirasları Listesi’ne alınmış eski şehir meydanını gezebilirsiniz. Bu tur esnasında görülecek birçok yer arasından bazıları şunlardır:
Kuleler, muhteşem surlar, 14.yy’dan kalma ve dünyanın en eski eczanesine de ev sahipliği yapan Francis Manastırı Gotik ve Rönesans etkilerinin görülebileceği yapı içerisinde günümüzde bir müze ve kütüphane de bulunmaktadır.
Rector Sarayı (Knezev Dvor) Gotik, Barok ve Rönesans etkilerini bünyesinde barındıran bir yapıdır. Yapıldığı dönemden bugüne birçok ek ve yenileme çalışması geçirmiştir. Günümüzde Dubrovnik Müzesi Tarih Bölümü’ne ev sahipliği yapmaktadır.
Orlando meydanı, Stradun Caddesi’nin sonunda bulunan Orlando Sütunu (Orlando Sütunu, Çan Kulesi’nin yakınında bulunmaktadır. Sütunun tepesinde halk duyuruları için bir kısım vardır. 15. yüzyılda yapılmış olan sütunda yer alan şövalye figürü Orlando’dur. Sütun Dubrovnik festivallerinin açılış ve kapanış törenlerindeki temel semboldür.
Bell Tower (Çan Kulesi) İlk yapıldığında çana vuran iki figür tahtadan yapılmış daha sonrasında ise figürler bronz olanları ile değiştirilmiştir. 1667 yılında meydana gelen deprem sonrasında kule eğilmeye başlamıştır. 1929 yılında güvenliği tehdit ettiği gerekçesi ile yıkılmış yerine yenisi inşa edilmiştir.
Aziz Blaise Cathedral Eski bir kilise alanının üstüne inşa edilen kilise, Venedik’te yer alan Aziz Mauritius Kilisesi’ne benzemektedir. Kilisenin iç kısmı ve mermer işlemeleri oldukça görkemlidir. Şehirdeki birçok düğün merasimi burada tertiplenmektedir.
Main street Stradun caddesi Old Town’u ikiye bölen şehrin ana caddesi. Birçok kamu olayı, kutlama ve tören burada düzenlenir.
Onofrio Fountain Dubrovnik Cumhuriyeti döneminde taze ve temiz su temini önemli konular arasında yer almıştır. Bu amaçla birçok çeşme, sarnıç ve kuyu inşa edilmiştir. 1436 yılında Büyük Onofrio Çeşmesi’nin inşasına karar verilmesinin ardından kurulan sistem ile 116 metre yükseklik ve 11.7 kilometre uzaklıktan su getirilmiştir. Suyun böylesine kıymetli olduğu bir yerde bu çeşmenin yapımında konulan ilginç kurallardan biri ziyan olan her su damlası için mimarların para ödeme cezasına çarptırılmasıdır.
City walls (Pile kapısı, Poleca kapısı)
Sponza Sarayı Şehirde orijinal formunun korunduğu en güzel yapılardan biridir. Stradun Caddesi’nde bulunan saray, 16. yüzyılda inşa edilmiştir. Gotik ve Rönesans mimarisinin etkilerini taşıyan yapı tipik bir Dubrovnik inşasıdır. Günümüzde birçok organizasyona ev sahipliği yapmaktadır.
Katedral Katedral ile ilgili bir efsane mevcuttur. Efsaneye göre haçlı seferlerinden dönen Richard, bir kasırga sırasında denizde zor anlar yaşar ve Dubrovnik’e sığınır. Tanrıya teşekkür etmek için hayatının kurtulduğu bu yere bir kilise inşa etmeye söz verir ve bu katedrali yapar. 12. – 14. yüzyıllar arasında inşa edilen katedral 1667 depreminde yerle bir olmuştur. 20. yüzyılda yapılan kazı ve yenileme çalışmaları ile günümüzdeki haline kavuşturulmuştur.
Sık sık kafelerde oturup yemek yiyip, şarap içebilirsiniz. Mutlaka midye, kalamar yiyin. Patlayacak şekilde, bol kepçe servis var.
Bu arada buranın şarapları çok ünlü ayrıca hiç pahalı da değil. Bol bol şarap almayı unutmayın!
8.gün ARNAVUTLUK Tiran
Arnavutluğa daha önce bahsettiğim sahil şeridi Bar – Kotor – Budva – Shkoder hattını takip ederek varmanızı tavsiye ederim.
Tiran’a varmadan önce Dures’e uğrayıp balık yiyebilirsiniz. Burası Tiran'ın safiye yeri.
Dünyanın en ucuz şehirleri listesinde ilk 10’a giren tek başkent Tiran. Osmanlı Devleti’nin idaresinde kalan Tiran, 17. yüzyıl başlarında kurulmuş, ülkenin ekonomik, politik merkezi olup birçok üniversiteye de sahiptir.
Tiran’da görülecek yerler;
Janna Nehri
Parlamento ve başbakanlık binası
Cumhurbaşkanı köşkü
Zogu bulvarı ve İskender Meydanı: İskender Bey’in Heykeli de burada bulunur.
Opera Binası : Çeşitli müzik ve dans etkinliklerine ev sahipliği yapan opera binası Arnavutluk’un da kültürel merkezi sayılmakta.
Kaplan Paşa Türbesi (Sekiz Sütunlu Türbe) ve karşısındaki Bilinmeyen Partizanlar Anıtı şehrin merkezindeki iki önemli turistik unsur.
Enver Hoxha’s Former Residence
Ethem Bey Camii: 18. yy Tiran Valisi Ethem Bey tarafından yapımı başlatılmış, vefatı sonrası tamamlanmış, komünizm döneminde bütün camiler yıkılmasına rağmen korunmuş tek cami. Dolayısıyla en eski eserlerden biri.
Tiran Saat Kulesi: Şehrin en yüksek binasıymış. 35 metre yüksekliğinde. (10 katlı bina ediyor)
Petrela Kalesi: Merkeze 15 km. mesafedeki kale Elbasan yolu üzerinde.
9.gün Tiran – İstanbul
Elbasan yolu üzerinden başlayan yolculuğumuzda Korçi sınır kapısına kadar geldik. Tiran- Arnavutluk yolu çok dağlık, dar ve virajlı bir yol. Aman dikkatli gidin. Çok kaza yapılan, iki tarafı uçurum olan yollar. Bu arada Ohrid gölü Arnavutluk tarafında, göl kenarında bir sürü balıkçı lokantaları var. Çok güzel göl balıkları var ve de çok ucuz. Korçi’den Yunanistan geçip – Selanik tabelasını takip edin. Sonra Kavala yolu sonra Alexanddropolis'i takip ederek Ipsala ‘ya vardık. Böylece bir yolculuk daha keyifle ve birikimle bitti…