Nigar'ın 20. Günü
Lale evin önüne geldiğinde Cem’i arabada otururken buldu. Ona bakmamaya çalışarak içeri girdi.
LEYLA- Hoş geldin kızım. Nasıl geçti okul?
LALE- Nasıl olacak, her zaman ki gibi babaanne. Sen nasılsın?
LEYLA- İyiyim kızım iyiyim. Selma şimdi çıktı sağ olsun. Ama bir çay demlersen pek memnun olurum.
LALE- Tamam babaanne, üstümü değiştireyim hemen koyarım. Abim nerede?
LEYLA- (yavaşça) İçeride. Bir sinirle geldi, kapıyı çarptı girdi odasına. Bir şeyler olmuş belli ki. Seslendim ama cevap vermedi.
LALE- Boş ver babaanne. Cins işte.
LEYLA- Sen gelmeden biri kapıyı çaldı ısrarla ama Sinan çıkmadı odasından. Kimdi acaba?
Lale camın arkasından arabasının içinde oturan Cem’e baktı.
LALE- Ne bileyim, boş ver.
Lale, Sinan’ın odasının önünden geçerken içeri girmeyi düşündü ama vazgeçti. Şimdi onunla uğraşamayacağını düşündü. Zaten kafası karışmıştı. Cem’le aralarında bir şey geçtiği belliydi. Acaba onun yüzünden mi kavga etmişlerdi. Bunu düşününce korktu.
-o-
Nigar iş çıkışı balık pazarına gitti. Uzun zaman sonra ilk defa gönül rahatlığıyla alışveriş yapabilecekti. Yorgunluktan kolları ağrıyordu ama yine de elleri kolları dolana kadar canı ne istiyorsa almaya karar verdi. Önce iki büyük lüfer ve iki kilo istavrit aldı. Yeşillik, turp, birkaç çeşit sebze derken, balık tatlısız olmaz diye düşünüp köşedeki tatlıcıya girdi. Yarım kilo fıstıklı baklava, biraz da cevizli kadayıf aldı. Tam dükkândan çıkarken badem ezmelerine takıldı gözü. Selma ne severdi bunları. 250 gram da ondan aldı. Mutluydu hem de çok mutluydu. Kollarının ağrısını unutup otobüs durağına doğru yürümeye başladı.
-o-
Lale masada ders çalışırken Leyla camdan dışarı bakıp çayını içiyordu. Gözü duvardaki saate takıldı. Nigar gecikmişti.” Bu kız da bi haller var ama hayrolsun” diye düşündü. Sinan odasından çıkıp babaannesinin yanındaki koltuğa oturdu. Televizyonu açtı. Lale ona bakmamaya çalışıyordu. Nedense kendini suçlu hissediyordu.
SİNAN- Bana da çay koy.
Lale tam itiraz edecekken vaz geçti ve mutfağa gitti.
LEYLA- Oğlum ne oldu sana? Biriyle kavga mı ettin?
SİNAN- Yok bir şey babaanne.
LEYLA- Bir derdin varsa söyle oğlum.
Lale o sırada çayı getirip Sinan’ın yanına koydu. Göz ucuyla abisine baktı. Sinan da ona bakarak,
SİNAN- Derdim falan yok.
LALE- Cem gelmiş kapının önünde bekliyordu.
SİNAN- Alsaydın içeri. Bana gelmediği kesin.
LALE- Salak.
-o-
Nigar eve girmeden Selma’nın kapısını çaldı. Selma onu görünce heyecanla sokulup fısıldar.
SELMA- Çatlattın beni meraktan. Anlatsana ne oldu gece?
Nigar badem ezmesini verir.
NİGAR- Önce ağzın tatlansın. Yemekten sonra gelirim, öyle ayak üstü anlatılacak şeyler değil bunlar kızım.
İkisi de gençliklerindeki gibi gülüşürler.
-o-
Nigar eve geldiğinde ortamdaki gerilimi fark etmeden elindekileri masanın üstüne yığdı. Hepsi şaşkınlıkla ona baktı.
LALE- Hala bunlar ne?
NİGAR- Bugün ziyafet çekeceğiz kendimize!
LEYLA- Hayırdır kızım? Piyango mu vurdu?
NİGAR- Yok annem, hava çarptı. Ne yapacaksınız? Arada bir hovardalık yapalım dedim. Hem de balık mevsimi şimdi. Arada bir balık yemek şart diyor uzmanlar.
SİNAN- Hala ne oluyor? Daha dün idareli yaşamak diyordun?
NİGAR- Fazla uzatma, götür şunları mutfağa! Ben de elimi yüzümü yıkayıp geleyim kızartalım hemen. Çok merak ediyorsan da bugün beş kilo mantı yaptığım için Sabiha Hanım bahşiş verdi. Var mı başka sorun?
LALE- Sen ona bakma hala. Ben yardım ederim sana.
NİGAR- Sağol kuzum.
Nigar annesini öper.
NİGAR- Anacığım iyi ki varsın.
ARKASI YARIN....
Bu eser tüm haklarıyla onbi.tv'ye aittir.